Proje
stringlengths
146
2.81k
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: PSİKOLOJİ Proje İsmi: LİSE ÖĞRENCİLERİNİN SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞININ BEDENİ BEĞENME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ VE SOSYAL MEDYADAKİ BEDEN İMAJINA YÖNELİK AKIMLAR Özet: Günümüzde sosyal medya kullanımı giderek artmaktadır ve bu kullanıcıların büyük çoğunluğunu da ergenlik çağındaki gençler oluşturmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı ergenlerin sosyal medya bağımlığı ile bedenlerini beğenme arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Yine bunlarda demografik özelliklere bağlı olarak anlamlı farklılaşmanın olup olmadığının incelenmesi de araştırmanın diğer bir amacıdır. Araştırma evrenini İstanbul ilinde öğrenim gören lise öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın çalışma grubu ise küme örnekleme yöntemi ile rastgele seçilen İstanbul ilinin farklı ilçelerinde ve farklı lise türlerinde okuyan, sınıf düzeyleri hazırlık-9-10-11-12. sınıf olarak değişen, 514'ü (%61.7) kız, 319'u (%38.3) erkek, toplam 833 lise öğrencisidir. Verilerin toplanmasında, öğrencilerin demografik özellikleri dair bilgi toplamak için araştırmacılar tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu, sosyal medya bağımlılık durumlarını ölçmek için Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği Kısa Formu, bedenlerini beğenme durumlarını ölçmek için de Bedeni Beğenme Ölçeği ve fiziksel açıdan yukarı yönde karşılaştırma yapma maddeleri kullanılmıştır. Verilerin analizinde, çalışma grubu için T- Testi, Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Bulgulara göre ergenlerin sosyal medya bağımlılığı, bedeni beğenmeleri ve fiziksel açıdan kendilerini karşılaştırmaları cinsiyet ve sınıf düzeyi açısından anlamlı bir farklılık göstermektedir. Ayrıca ergenlerin sosyal medya bağımlılık düzeyleri ile bedenlerini beğenme düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Fiziksel açıdan kendilerini karşılaştırmaları ile bedenleri beğenmeleri arasında yine negatif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Sosyal medya bağımlıkları düzeyleri ile fiziksel açıdan kendilerini karşılaştırma düzeyleri arasında ise pozitif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Çalışmanın bulguları ilgili alanlarda tartışılarak önerilerde bulunulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: SOSYOLOJİ Proje İsmi: AKRAN ZORBALIĞI "OLUR BÖYLE ŞEYLER" Özet: Zorbalık, çocuğun bir veya daha fazla çocuk tarafından düzenli ya da aralıklı olarak negatif aktivasyonlara maruz kalması ya da ruhsal sıkıntıya yol açan, kötü niyetle gerçekleştirilen, olumsuz ve yineleyici fiziksel ve/veya sözel eylem olarak tanımlanmaktadır. Zorbalık genellikle okullarda sosyal dışlama, fiziksel, duygusal ve sözel zorbalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Zorbalığı yapan ve zorbalığa maruz kalan çocuklarda zorbalığın olumsuz etkilerini bir ömür boyu görmek mümkündür. 2022/2023 yılı itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği güncellenerek "Akran Zorbalığı"nı disiplin suçu kapsamına almıştır. Bu bağlamda amaç Öğretmenlerin Akran zorbalığına ilişkin görüşlerinin çeşitli açılardan tespit edilmesi ve değişen yönetmeliklerin mevcut duruma etkilerinin araştırılarak konu hakkında farkındalığın arttırmasıdır. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden betimsel bir araştırmadır ve tarama (survey) yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma evreni: İl merkezindeki sınavla öğrenci kabul eden 2 kurum ve sınavsız öğrenci kabul eden 2 kurum olmak üzere toplam 4 Ortaöğretim Kurumu (Lise) olarak belirlenmiştir. Çalışmanın örneklemi ise 4 farklı ortaöğretim kurumunda eğitim veren 36 kadın, 40 erkek toplam 76 öğretmendir. Araştırmada verilerin karşılaştırılması amacıyla oluşturulan anketten yararlanılmıştır. Envanterin uygulamasından sonra elde edilen veriler çeşitli programlarda analiz edilmiştir. Elde edilen veriler grafiklere dönüştürülerek yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda çoğu öğretmenin akran zorbalığının engellenmesi konusunda eğitim aldıkları görülmüştür. Öğretmenlerin %55'lik kesiminin akran zorbalığını okullarda yaşanan olağan bir durum olarak kabullendiği belirlenmiştir. Akran zorbalığının erkek ve kız öğrenciler arasında eşit olduğu ve akran zorbalığının disiplin suçu sayılmasının kurumlarda akran zorbalığını azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Kadın öğretmenlerin akran zorbalığının erkek öğrenciler arasında daha yaygın olduğunu düşündüğü görülürken erkek öğretmenlerin zorbalığın kız öğrenciler arasında yaygın olduğunu düşündüğü belirlenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: SOSYOLOJİ Proje İsmi: KENT KİMLİĞİ BAĞLAMINDA YEREL HALKIN KÜLTÜREL UNSURLARA YÖNELİK ALGISI: ERZURUM ÖRNEĞİ Özet: Proje bir şehrin kent kimliği terimi içerisinde yer alan tarihi ve kültürel unsurlara yönelik Erzurum halkının bilgi ve algısını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Nitel veri toplama araçlarının kullanıldığı çalışmada Google form üzerinden katılımcıların görüşlerini ortaya çıkaran anket formu hazırlanmıştır. Ayrıca formda Erzurum'a ait bir kavram olan "dadaş" kelimesine yönelik algıları belirlemek için ayrı bir bölüm eklenmiş ve katılımcıların dadaş kavramına yükledikleri değerler belirlenmiştir. Anket formu Google form üzerinden kolayda örnekleme yöntemiyle Erzurum'da yaşayan 515 kişiye uygulanmıştır. Elde edilen veriler katılımcıların verdikleri cevaplar doğrultusunda tematik olarak gruplandırılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın sonunda elde edilen verilere göre katılımcıların Erzurum denilince akıllarına gelen ögeler başta tarihi yapılar olmak üzere coğrafi durum, yöresel tatlar, kişilik özelliği, doğal alanlar, tarihi kişi ya da olaylar gibi pek çok kategoride ele alınacak cevaplar gelmiştir. Cevaplarda en fazla tarihi yapıların ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Anketin son bölümünde dadaş deyince akla gelen çağrışımların nedenleriyle yazılmasının istendiği bölümde ise katılımcıların 65 farklı cevap verdiği ve dadaş kavramına karşı olumlu bakış açısına sahip oldukları belirlenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: YAZILIM Proje İsmi: TARMOS-EKTOR: TARIMDA MODÜLER SİSTEMLER VE EKİN DOKTORU Özet: Tarım, hayatımızın her alanında yer alan önemli bir sektördür. Tarımdaki her gelişme, hayatımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Ancak tarımsal hastalıklar; sel, heyelan, dolu vb. doğal afetler bu etkinin olumsuz yönde olmasına neden olabilmektedir. Bu olumsuz durumların etkilerinin azaltılması için tarımsal her türlü problemi çözen genel amaçlı bir sistem geliştirme ihtiyacı duyduk. Bu tarz sistemlerde bölgeden bölgeye farklı verilere ihtiyaç duyulduğu için sistemimizi parça parça yani "modüler" bir sistem olarak tasarladık. Sistem, donanımsal olarak Raspberry Pi 3, Arduino Nano, DHT11 Sıcaklık ve Nem Sensörü, FC-37 Yağmur ve Kar Sensörü, MQ-135 Hava Kalitesi Sensörü, Toprak-Nem Sensörü, TDS Sensör, GY-GPSV3-NEO GPS Modülü, BMP180 Barometre Sensörü ile bir adet elektronik vana içermektedir. Her modül farklı bir sensör içermektedir. Sistemin yazılımsal kısmı olarak bir mobil uygulama geliştirdik. Mobil uygulama JavaScript'in React-native kütüphanesini Expo çatısı altında kullanılarak geliştirilmiştir. Arka planda veritabanı olarak ise Firebase kullanılmıştır. Yazılımda, kayıt olan veya daha önce kaydı olan kullanıcı giriş yapar. Yaptıktan sonra modül kodlarından üretim takip cihazının tanımlayıcı kodunu ekleyerek yeni cihaz ekleyebilir veya aktif olan cihazlarını görebilir. Harita kısmında ise kendi tarlasını gören kullanıcı, aynı zamanda diğer tarlaları da görebilmektedir. Forum ekranında ise tarım ile ilgili konularda yazışmalar yapılabilmekte, kullanıcılar birbirleriyle uygulama içi özel mesaj yoluyla iletişim kurabilmektedir. Ayrıca mobil uygulamadaki "EKTOR" (Ekin Doktoru) isimli bölüm ile de fotoğrafı çekilen bitkinin hangi hastalığa sahip olduğunun yapay zekâ yoluyla tespit edilip tedavisi için uzmanlarca onaylanmış öneriler sunulmaktadır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: PSİKOLOJİ Proje İsmi: ÖĞRETMENLERİN TEKNOSTRES VE ÖĞRETME MOTİVASYONU DÜZEYLERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ Özet: Bu araştırma projesi, ortaöğretim öğretmenlerinin teknostres ve öğretme motivasyonu düzeylerini çeşitli değişkenlere göre incelemeyi amaçlamaktadır. Projede nicel araştırma yöntemine ait betimsel tarama ve ilişkisel tarama modelleri kullanılmıştır. Veriler ulaşılabilir örnekleme yöntemi ile Van ili merkez ilçelerinde (Tuşba, İpekyolu, Edremit) yer alan ortaöğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerden toplanmıştır. Proje verileri 10 farklı liseden toplam 214 öğretmene ulaşılarak elde edilmiştir. Veri toplama araçları olarak kişisel bilgi formu, teknostres ölçeği ve öğretme motivasyonu ölçeği kullanılmıştır. Örneklem gruptan elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS 22 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz için bağımsız örneklem t-testi, Tek yönlü ANOVA ve Pearson korelasyon testleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, öğretmenlerin genel teknostres düzeyleri orta seviyede çıkmıştır. Kadın öğretmenlerin teknostres düzeyleri erkek öğretmenlerden, 21 yıl ve üstü mesleki deneyimi olan öğretmenlerin teknostres düzeyleri ise 6-10 yıl deneyimi olanlardan anlamlı şekilde daha yüksek çıkmıştır. Motivasyon açısından bakıldığında ise, öğretmenlerin içsel motivasyonları dışsal motivasyonlarından daha yüksek çıkmıştır. Kadın öğretmenlerin öğretme motivasyonları erkek öğretmenlere göre; 20-25 yaş grubundaki öğretmenlerin öğretme motivasyonları 41 yaş ve üstü olanlara göre; 0-5 yıl mesleki deneyimi olanların öğretme motivasyonları ise 21 yıl ve üstü deneyimi olanlara göre anlamlı şekilde daha yüksek çıkmıştır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: FİZİK Proje İsmi: AKILLI DEVRİDAİM SİSTEMİ İLE SU AYAK İZİ DEĞERİNİN AZALTILMASI Özet: Günümüzde ev veya işyerlerinde çeşitli işler için suyu ısıtmak amacıyla genelde doğalgazlı kombiler kullanılmaktadır. Kombilerin musluklara veya duş başlığına suyu göndermeleri için yerin altından plastik su tesisat boruları döşenmektedir. Tesisat borularının kombiden musluk ya da duş başlığına kadar olan uzunluğu evden eve değişkenlik göstermekle birlikte azımsanamayacak değerdedir. Doğalgazlı kombi, su ısıtma amaçlı çalıştırıldığında önce kendi eşanjörü içindeki suyu ısıtır sonra da ısıttığı suyu pompa yardımıyla borulara oradan da musluğa ya da duş başlığına gönderir. Fakat tesisat boruları içindeki soğuk su devridaim olana kadar musluk ya da duş başlığına sıcak su ulaşamaz. Bu durum neticesinde musluk ya da duş başlığından sıcak su gelene kadar borunun uzunluğuna ve çapına bağlı olarak belli miktardaki soğuk su boşa akarak lavabo giderine boşalmaktadır. Hiçbir amaca hizmet etmeden boşa akıp giden tesisat borularındaki soğuk su, temiz su israfına neden olmaktadır. Bu projede geliştirilen bir sistemle konutlarda inşaat aşamasında "kodla, çalıştır, kullan, su israf etme" sloganı çerçevesinde çalışabilen bir sistem tasarlanmıştır. Bu sistemle kullanmaya başlamadan boşa akıp giden suyun dışarıya akışı engellenip sadece istenilen sıcaklığa ulaşan suyun musluktan akmasına izin verilerek su israfının önüne geçmek amaçlanmıştır. Suyun israf edilmeyip sisteme yeniden kazandırılması ile dünyanın tatlı su rezervlerinin tükenme hızının azaltılmasına yardımcı olmak hedeflenmiştir. Ayrıca son yıllarda özellikle artan nüfus, çevre sorunları ve küresel ısınma nedeniyle dikkatler suyun korunması üzerine yapılan çalışmalara yoğunlaşmıştır. Su okuryazarlığı alanında geliştirdiğimiz sistemle bu çalışmalara katkı sunmak ve su ayak izi değerimizin azaltılması da hedeflenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: PSİKOLOJİ Proje İsmi: SUDOKU OYUNUNUN LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ NOMOFOBİ ÜZERİNE ETKİSİ Özet: Teknolojinin bağımlılık düzeyinde kullanımı covid-19 pandemisiyle birlikte artış göstermiştir. Teknoloji bağımlılığıyla hayatımıza giren kavramlardan biriside nomofobidir.Bireyin akıllı telefondan uzak kalamaması olarak tanımlanan nomofobinin olumsuz etkilerini yaşayan bireyler bununla mücadele etmek için çareler aramaktadır.Bağımlılıkla mücadelenin her alanında olduğu gibi teknoloji bağımlılığı ve nomofobide de bireyler telefondan uzak kalmaya çalıştıklarında yoksunluk yaşamaktadır. Nomofobinin kişilerin sosyal hayatına, akademik başarısına ve aile içi iletişime etkilerini inceleyen pek çok bilimsel araştırma yapılmıştır. Ancak nomofobinin azaltılmasına yönelik çalışmalar oldukça azdır ve bu çalışmalarda akıl ve zekâ oyunlarından sudokunun nomofobi üzerindeki etkisi ise daha önce incelenmemiştir. Projemizde91 kişilik lise öğrencisine"Türkçe 9-18 Yaş Nomofobi" ölçeği ön test olarak uygulanmıştır. Nomofobi düzeyi yüksek çıkan ve gönüllü 18katılımcı amaçlı örneklem olarak kabul edilmiştir. Çalışma grubunda yer alan bu katılımcılara 260 adet sudoku oyunun yer aldığı kitapçıklar dağıtılmıştır. Ayrıca onlara sudoku kursu verilmiş ve bazı etkinlikler yapılmıştır. Proje boyunca öğrenciler sudoku oyunlarını en çok telefonla ilgilendikleri saatlerde telefondan uzak kalmayı kolaylaştırmak ve keyifli vakit geçirmek için çözmüşlerdir. Proje sonunda nomofobi düzeyi aşırı olan gönüllü katılımcılarla yapılan 7 haftalık etkinliklerin ardından ölçek yeniden sontest olarak uygulanmıştır. Anket kapsamında yapılan öntest ve sontest sonuçları SPSS ile analiz edilmiştir. Ayrıca araştırmamızda öğrencilerle birlikte bir yüzünde 'internette bir dakikada neler oluyor?'sorusunun cevaplarının; diğer yüzünde de 'gerçek hayatta 1 dakikada neler yapılabilir?' sorusunun cevaplarının yer aldığı ahşap bir sudoku oyunu tasarlanmıştır. Bu kapsamda projede akıllı telefondan uzak kalma korkusu yaşayan bireylerin zekâ oyunlarından sudoku ile ilgilenmelerinin nomofobi düzeylerini etkileyip etkilemediği incelenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: SOSYOLOJİ Proje İsmi: EKRAN ZORBALIĞI: GENÇLİK DİZİLERİNDEKİ ŞİDDETİN EKME-YETİŞTİRME KURAMI BAĞLAMINDA AKRAN ZORBALIĞINA YORDAYICI ETKİSİNİN İNCELENMESİ, DUY BENİ DİZİSİ ÖRNEĞİ Özet: İnsan yaşamının önemli dönemlerinden biri olan ergenlik, genç açısından birçok sorunun yaşandığı dönemdir. Biyolojik, psikolojik değişme ve gelişmelerle ortaya çıkan sorunlarla aile, okul ve arkadaş çevresinde yaşanan sorunların da eklenmesi, ergenliği sıkıntılı bir dönem haline getirebilmektedir. Zorbalık, güçlü kişilerin güçsüz kişilere fiziksel, psikolojik baskı uygulamasıdır. Okulda zorbalık, zorbalığa maruz kalan ve zorbalıkta bulunanlar öncelikli olmak üzere tüm öğrencileri etkilediğinden, ilgilenilmesi gereken sorunlardandır. Teknolojinin hızla yaygınlaşmasıyla herkesin kolaylıkla ulaşabildiği kitle iletişim araçlarından olan televizyon gençlerin yaşamında oldukça etkilidir. Genç kuşak toplumsal değerleri içselleştirme ve toplumsal kimliğini oluşturma sürecinde olduğundan televizyonda yayınlanan herhangi bir diziyi içselleştirmekte, davranışlarını diziye göre şekillendirmektedir. Gerbner'in ekme-yetiştirme kuramı, medyayı sosyalleştirici araçlar olarak değerlendirir ve televizyon izleme süreleri arttıkça gerçekliğin televizyonda sunulan versiyonuna inanma oranlarına etkisini ortaya koymayı amaçlar. Çalışmada popüler bir gençlik dizisi olan ve gençlerin okul içi, dışı sosyal ilişkilerini konu alan "Duy Beni" dizisi üzerinden bireyin toplumsallaşması sürecinde şiddeti bir araç olarak gösterip göstermediği ortaya konulmaya çalışmıştır. Araştırmaya konu olan dizi üzerinden içerik analizi yöntemiyle yaptılan çalışma, ekme-yetiştirme kuramının aşamalarından ileti çözümlemesiyle gerçekleştirilmiştir. Duy Beni dizisinin içeriğinin yetiştirme kuramı etkisini ortaya çıkarmak amacıyla diziyi izleyen 360 öğrenciye soru formu uygulanmıştır. İncelenen ve sayısallaştırılan ileti özellikleri oluşturulan kategorilere kodlanarak dizideki ekme-yetiştirme ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dizide, gençlerin akran zorbalığının en çok hangi türlerine maruz kaldıkları ve öğrenilen bir öge olan akran zorbalığının gençlere toplumsal ve kültürel bir durum olarak nasıl sunulduğu açıklanılmıştır. Sonuç olarak "Duy Beni" adlı dizinin ergenlerde akran zorbalığının çevresel faktörlerle olan ilişkisini açıklamada ve zorbalığın boyutlarına dikkat çekmede önemli bir aracı rol oynadığı söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ARI POLENİ ÖZÜTÜNÜN BUĞDAYIN BÜYÜME VE STRES DİRENCİNE ETKİSİ Özet: Arı poleni özütü, zengin bir içeriğe sahip olup, antitümör, antimikrobiyal, antifungal, antioksidan, antiradyasyon ve anti-inflamatuar etkileri literatürde fazlaca araştırılmaktadır. Ancak arı poleni özütünün bitkilerin büyümesi ve stres direncine etkileri konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu projenin amacı arı poleni özütünün bitkilerin normal ve stres koşullarında büyüme ve stres direnci üzerine etkilerini araştırmaktır. Çalışmada buğday fideleri kullanıldı. Tohum çimlenmesi aşamasında tohumlara 6 saat süreyle %1,5 arı poleni özütü çözeltisi ön uygulaması yapıldı. Denemeler, hoagland, hoagland+polen, saf su, saf su+polen, hoagland+PEG, hoagland+PEG+polen, hoagland+NaCl, hoagland+NaCl+polen olmak üzere 8 grup halinde planlandı. Bitkiler 8. gün hasat edildi. Hasat edilen fidelerin kök ve gövde uzunlukları ölçüldü ve daha sonra yapraklarda toplam klorofil, toplam karotenoid, lipid peroksidasyonu ve nisbi su miktarları tayin edildi. Elde edilen bulgulara göre arı poleni özütü uygulamasının düşük oranlarda olsa bile özellikle hoagland besi ortamındaki bitkilerde gövde büyümesini uyardığı, kök büyümesinde ise önemli bir farklılığa neden olmadığı bulundu. Arı poleni özütü uygulaması sonucunda nisbi su içeriği, toplam klorofil ve toplam karotenoid miktarlarının genellikle kontrol gruplarına göre bir artış gösterdiği, lipid peroksidasyonunun azaldığı belirlendi. Projede ölçülen bütün parametrelere (kök ve gövde boyu, nisbi su içeriği, lipid peroksidasyonu, pigment içeriği) ait veriler dikkate alındığında, arı poleni özütünün bitkilerde gövde büyümesini az da olsa uyardığı, kuraklık ve tuz streslerine karşı ise buğday fidelerinin direncini artırdığı sonucuna varılmıştır. Bu bulgulara göre bitkilere dıştan uygulanacak arı poleni özütlerinin stres dayanıklılığını uyarma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: METFORMİN VE KOENZİM Q10'UN YARA İYİLEŞTİRME ÖZELLİKLERİ Özet: Bu çalışmada Metformin ve Koenzim Q10 (CoQ10)'un insan dermal fibroblast ve keratinosit hücreleri üzerindeki yara iyileşmesi, antioksidan ve antienflamatuvar aktivitelerinin hücre kültüründe gözlemlenmesi araştırılmıştır. Tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde ayrı ayrı incelenmiştir. Başlangıçta, anti-genotoksisite, anti-apoptotik, hücre içi reaktif oksijen türleri (ROS), hücre içi kalsiyum ve glutatyon seviyeleri araştırılmıştır. Daha sonra, standart yara alanı oluşturan aparatlar CytoSelect? 24-Kuyulu Yara İyileşme Tahlili plakası ve aparatı kullanılarak yara modeli oluşturulmuştur. 24 plakalı yara modelinin süpernatanları 24 saatte toplandı ve büyüme faktörleri epitelyal büyüme faktörü (EGF) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve enflamatuvar (IL-1ß, IL-6, TNF-?) biyobelirteçleri incelenmiştir. İnsan dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonun ardından Metformin ve CoQ10'un tek ve kombine dozlarının her iki maddede de 100µM olduğu bulunmuştur. Tüm gruplarda artan Metformin ve CoQ10 dozları ile IL-1ß, IL-6 ve TNF-? gibi enflamatuvar biyobelirteçler azalırken, EGF ve VEGF düzeyleri artmıştır. Artan tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, in vitro yara modelinde enflamasyonu azaltmada ve proliferasyonu artırmada etkili olmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: METFORMİN VE KOENZİM Q10'UN YARA İYİLEŞTİRME ÖZELLİKLERİ Özet: Bu çalışmada Metformin ve Koenzim Q10 (CoQ10)'un insan dermal fibroblast ve keratinosit hücreleri üzerindeki yara iyileşmesi, antioksidan ve antienflamatuvar aktivitelerinin hücre kültüründe gözlemlenmesi araştırılmıştır. Tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde ayrı ayrı incelenmiştir. Başlangıçta, anti-genotoksisite, anti-apoptotik, hücre içi reaktif oksijen türleri (ROS), hücre içi kalsiyum ve glutatyon seviyeleri araştırılmıştır. Daha sonra, standart yara alanı oluşturan aparatlar CytoSelect? 24-Kuyulu Yara İyileşme Tahlili plakası ve aparatı kullanılarak yara modeli oluşturulmuştur. 24 plakalı yara modelinin süpernatanları 24 saatte toplandı ve büyüme faktörleri epitelyal büyüme faktörü (EGF) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve enflamatuvar (IL-1ß, IL-6, TNF-?) biyobelirteçleri incelenmiştir. İnsan dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonun ardından Metformin ve CoQ10'un tek ve kombine dozlarının her iki maddede de 100µM olduğu bulunmuştur. Tüm gruplarda artan Metformin ve CoQ10 dozları ile IL-1ß, IL-6 ve TNF-? gibi enflamatuvar biyobelirteçler azalırken, EGF ve VEGF düzeyleri artmıştır. Artan tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, in vitro yara modelinde enflamasyonu azaltmada ve proliferasyonu artırmada etkili olmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ARI POLENİ ÖZÜTÜNÜN BUĞDAYIN BÜYÜME VE STRES DİRENCİNE ETKİSİ Özet: Arı poleni özütü, zengin bir içeriğe sahip olup, antitümör, antimikrobiyal, antifungal, antioksidan, antiradyasyon ve anti-inflamatuar etkileri literatürde fazlaca araştırılmaktadır. Ancak arı poleni özütünün bitkilerin büyümesi ve stres direncine etkileri konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu projenin amacı arı poleni özütünün bitkilerin normal ve stres koşullarında büyüme ve stres direnci üzerine etkilerini araştırmaktır. Çalışmada buğday fideleri kullanıldı. Tohum çimlenmesi aşamasında tohumlara 6 saat süreyle %1,5 arı poleni özütü çözeltisi ön uygulaması yapıldı. Denemeler, hoagland, hoagland+polen, saf su, saf su+polen, hoagland+PEG, hoagland+PEG+polen, hoagland+NaCl, hoagland+NaCl+polen olmak üzere 8 grup halinde planlandı. Bitkiler 8. gün hasat edildi. Hasat edilen fidelerin kök ve gövde uzunlukları ölçüldü ve daha sonra yapraklarda toplam klorofil, toplam karotenoid, lipid peroksidasyonu ve nisbi su miktarları tayin edildi. Elde edilen bulgulara göre arı poleni özütü uygulamasının düşük oranlarda olsa bile özellikle hoagland besi ortamındaki bitkilerde gövde büyümesini uyardığı, kök büyümesinde ise önemli bir farklılığa neden olmadığı bulundu. Arı poleni özütü uygulaması sonucunda nisbi su içeriği, toplam klorofil ve toplam karotenoid miktarlarının genellikle kontrol gruplarına göre bir artış gösterdiği, lipid peroksidasyonunun azaldığı belirlendi. Projede ölçülen bütün parametrelere (kök ve gövde boyu, nisbi su içeriği, lipid peroksidasyonu, pigment içeriği) ait veriler dikkate alındığında, arı poleni özütünün bitkilerde gövde büyümesini az da olsa uyardığı, kuraklık ve tuz streslerine karşı ise buğday fidelerinin direncini artırdığı sonucuna varılmıştır. Bu bulgulara göre bitkilere dıştan uygulanacak arı poleni özütlerinin stres dayanıklılığını uyarma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: METFORMİN VE KOENZİM Q10'UN YARA İYİLEŞTİRME ÖZELLİKLERİ Özet: Bu çalışmada Metformin ve Koenzim Q10 (CoQ10)'un insan dermal fibroblast ve keratinosit hücreleri üzerindeki yara iyileşmesi, antioksidan ve antienflamatuvar aktivitelerinin hücre kültüründe gözlemlenmesi araştırılmıştır. Tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde ayrı ayrı incelenmiştir. Başlangıçta, anti-genotoksisite, anti-apoptotik, hücre içi reaktif oksijen türleri (ROS), hücre içi kalsiyum ve glutatyon seviyeleri araştırılmıştır. Daha sonra, standart yara alanı oluşturan aparatlar CytoSelect? 24-Kuyulu Yara İyileşme Tahlili plakası ve aparatı kullanılarak yara modeli oluşturulmuştur. 24 plakalı yara modelinin süpernatanları 24 saatte toplandı ve büyüme faktörleri epitelyal büyüme faktörü (EGF) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve enflamatuvar (IL-1ß, IL-6, TNF-?) biyobelirteçleri incelenmiştir. İnsan dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonun ardından Metformin ve CoQ10'un tek ve kombine dozlarının her iki maddede de 100µM olduğu bulunmuştur. Tüm gruplarda artan Metformin ve CoQ10 dozları ile IL-1ß, IL-6 ve TNF-? gibi enflamatuvar biyobelirteçler azalırken, EGF ve VEGF düzeyleri artmıştır. Artan tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, in vitro yara modelinde enflamasyonu azaltmada ve proliferasyonu artırmada etkili olmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BAZI ENDOFİT BAKTERİ İZOLATLARININ HİDROLİTİK HÜCRE DIŞI ENZİM ÜRETME POTANSİYELLERİNİN BELİRLENMESİ Özet: Tek hücreli ve organelleri olmayan basit mikroorganizmalardan olan bakteriler, kısa sürede çoğalabildikleri için gerekli maddeleri aktivitelerinin yüksek olması nedeniyle büyük miktarlarda üretebilirler. Çeşitli amino asitler, vitaminler, enzimler ve en önemlisi antibiyotikler gibi ürünleri bakterileri kullanarak, laboratuvar koşullarında çok miktarda üretmek mümkündür. Özellikle üretimlerinin düşük maliyetli olması nedeniyle bugün deterjan endüstrisi, deri endüstrisi ve meyve suyu endüstrisi gibi pek çok alanda bakteri kökenli enzimler kullanılmaktadır. Sağlıklı bitkilerin içinde yaşayan bakteri türü endofit bakteriler bitki hastalıklarına karşı biyokontrol ajanı olarak kullanılması da ilgi çekici araştırma konularından biridir. Bu bilgilerden hareketle bu çalışmada, çeşitli tahıl bitkilerinden izolasyonu yapılmış 10 adet endofit bakteri izolatının, ayırt edici katı besiyerleri kullanılarak, biyoteknolojik uygulamalarda önem taşıyan proteaz, amilaz, lipaz, selülaz, ksilanaz ve pektinaz hidrolitik enzimleri üretme potansiyellerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Endofit bakteri izolatları, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Bitki Koruma Bölümü, Bakteriyoloji laboratuvarından temin edilmiştir. Test edilen 10 adet bakteri izolatından 7'sinin proteaz, 2'sinin selülaz, 2'sinininin pektinaz, 6'sının lipaz ve 3'nün amilaz ürettiği tespit edilmiştir. Hiçbir izolat ksilinaz enzim aktivitesi göstermemiştir. Test edilen izolatların içerisinde 28 numaralı izolat göstermiş olduğu yüksek enzim aktiviteleri açısından özellikle dikkat çekmiş ve ileride yapılacak çalışmaların odak noktası olma potansiyelini göstermiştir. Bu çalışmada kullanılan 10 adet endofit bakteri izolatı daha önceki çalışmalarda kullanılmamıştır. Bu çalışmanın orijinalliğini ortaya koymaktadır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: OKUL DIŞI ÖĞRENME ORTAMI OLARAK: BURDUR DOĞA TARİHİ MÜZESİ VE SANAL MÜZE UYGULAMASI Özet: Doğa tarihi müzeleri geçmişte yaşamış ve bugün tükenmiş canlı türleri hakkında bilgi vermektedir. Burdur Doğa tarihi müzesinin Sanal Müze uygulaması bulunmamaktadır. Çalışmamızda; okul dışı öğrenme ortamlarından biri olan Burdur Doğa Tarihi Müzesinin sanal ortamda ziyaret edilmesini sağlayabilecek ve bu ortamların artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojileri gibi dijital teknolojiler kullanarak zenginleştirilmesine yönelik bir proje tasarlanmıştır. Burdur Doğa Tarihi Müzesinin, dijital teknolojiler kullanılarak 360° Sanal Müze uygulaması oluşturulmuştur. Sanal müze uygulamasına, sanal gerçeklik (VR) gözlüğü uygulaması da eklenmiştir. Sanal müze uygulaması müzeye gelemeyen her bölgeden ziyaretçilerin ve öğrencilerin kullanımına sunulacaktır. Ayrıca bu uygulamanın biyoloji derslerinde; müfredatın içeriğinde bulunan biyoçeşitlilik konusunun kavranması ve yaşanılan bölgedeki nesli tükenen canlıların tanıtılması, ekosistem ve ekolojik denge ile ilgili farkındalığın artması amacıyla bir eğitim materyali olarak kullanılabilir olacağı öngörülmektedir. Doğa Tarihi müzesinin Sanal tur uygulamasını oluşturduktan sonra Sanal Müze uygulamasının biyoloji dersinde etkin kullanımına yönelik biyoloji öğretmenlerinin görüşlerini ve uygulamanın etkinliğini tespit etmek amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeline göre planlanan araştırmanın çalışma grubunu Burdur ili merkez ilçede görev yapan 15 biyoloji öğretmeni (7 erkek, 8 kadın) oluşturmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanan veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda araştırmaya katılan öğretmenlerin % 40'ının ilimizde bulunan Burdur Doğa Tarihi müzesine gitmedikleri, %13'ünün ise ilk defa duydukları tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmenler okul dışı öğrenme ortamları için maliyet, izin, resmi işlemler ve sorumluluk gerektirdiği için tercih etmediklerini belirtmişlerdir. Sanal Müze uygulamasının zaman ve maliyet açısından avantajlı olduğunu, sınıf ortamında derslerde kullanılabilir olduğunu ve derslerinde uygulayabileceklerini belirtmişlerdir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: 3 BOYUTLU BASKI YÖNTEMİ İLE STYRAX LİQUİDUS KATKILI DİYABETİK YARA ÖRTÜSÜ ÜRETİMİ VE ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI Özet: Günümüzde diyabet hastalığı ve beraberinde getirdiği diyabetik yaralar milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkilemektedir. Diyabetik yaralar kolayca enfeksiyon kapmakta ve yaraların iyileşme aşamalarını sekteye uğratmaktadır. Bu tür yaraların tedavisinde yarayı dış etmenlerden koruyan ve yara iyileşimi için uygun ortamı sağlayan yara örtülerinin ve bitkisel kaynaklı özütlerin kullanımı yaygındır. 3 boyutlu baskı yöntemi ile doğal kaynaklı polimerlerden elde edilen yapı iskeleleri cilt yapısına uyumu ve düzenli ilaç salınım potansiyeli ile yara örtüsü araştırmalarında ilgi görmektedir. Çalışmamızda PLA (Polilaktik Asit) ve Kitosan (CS) polimerine farklı oranlarda, sığla ağacından elde edilen Styrax Liquidus eklenerek 3 boyutlu baskı yöntemi ile yara örtüsü kullanımı için yapı iskeleleri elde edilmiştir. Yara iyileşimi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Oluşturulan yapı iskelelerinin CCD-1072Sk insan fibroblast hücreleri üzerinde in vitro yara iyileşim ve MTT analizi yapılmış ve antibakteriyel özellikleri incelenmiştir. Yapılan ilaç salınım analizi sonucunda yapı iskelelerinin uzun süreli ve düzenli ilaç salınımı için uygun özellikte olduğu görülmüştür. %1 ve %2 oranında Styrax Liquidus eklenen yapı iskeleleri toksik etki yaratmamıştır ve SEM görüntüleri ve yara iyileşim analizi incelendiğinde hücrelerin üretilen 3 boyutlu yapı iskelelerine yayıldığı ve iskelelere tutunduğu tespit edilmiştir. Yapı iskelelerinin ciltte enfeksiyona sebep olan Staphylococcus aureus bakterisine karşı antimikrobiyel özelliğe sahip olduğu görülmüştür. Bulgular Styrax Liquidus katkılı PLA/CS yapı iskelelerinin diyabetik yaraların tedavisinde yeni bir biyomalzeme olabileceğini göstermiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KIKIRDAK DOKU MÜHENDİSLİĞİNDE 3 BOYUTLU BİYOBASKIDA KULLANIM POTANSİYELİ OLAN YENİLİKÇİ BİYOFONKSİYONEL MÜREKKEP GELİŞTİRİLMESİ Özet: Doku mühendisliği, hasar gören dokuları yeniden oluşturmak ve biyolojik işlevsellik kazandırmak için yeni biyomalzemelerin üretimini içeren rejeneratif tıp uygulamasıdır. Diz eklemlerinde yaşanan menisküs yaralanmasının, morfolojik uyumsuzluk ve menisküs dokularının kaybı nedeniyle, diz ekleminin biyomekanik ve biyolojik ortamında kalıcı bir değişikliğe neden olma olasılığı yüksektir. Menisküs yenilenmesinde kadavradan veya insandan alınan kıkırdak parçalarını hastalara uygulama yöntemlerini içeren allogreft yaklaşımı klinikte uzun vadeli takip ile kullanılmaktadır. Ancak menisküs allogreftlerinin yetersiz doku kaynağı, uyumsuzluk, immünoreaktivite ve hastalık bulaşma riski nedeniyle kullanımı sınırlıdır. Son yıllarda, doku mühendisliği kapsamında 3 boyutlu biyobaskı teknolojisi, biyomalzemeleri kullanarak hastaya özel menisküs yapılarının hazırlanmasını mümkün kılmaktadır. Projede, 3 boyutlu biyobaskı ile menisküs üretiminde biyomürekkep olarak kullanıma yönelik, düşük maliyetli, hazırlanması, kullanımı kolay, ülkemizde önemli kaynağı olan halloysite minerali katkılı aljinat, nanoselüloz ve jelatin temelli hidrojel malzemelerin geliştirmesi amaçlandı. Bu kapsamda farklı içeriklere sahip biyomürekkep malzemeleri sentezlendi, ileri karakterizasyon yöntemleri ile karakterize edildi. Yapay kıkırdak menisküs yapısı hazırlanmasında kullanılabilirliği incelenerek prototip hazırlandı. Farklı içeriklere sahip bu doğal malzemelerin, kimyasal bileşiminin ve morfolojik yapısının, yapay kıkırdak doku yapısına uygun şekilde, gözenekli, hidrofilik, su tutma kapasitesi yüksek olduğu belirlendi. Projede, halloysite katkılı jelatin temelli biyomalzemelerin kullanımı ile 2,28 TL/mL ve 6,47 TL/mL; halloysite katkılı aljinat ve nanoselüloz temelli biyomalzemelerin kullanımı ile 3,56 TL/mL kadar düşük maliyetle yapay kıkırdak doku malzemesi üretildi. Projemizde, menisküs doku yaralanmalarına yönelik yapay kıkırdak doku üretiminde biyomürekkep olarak kullanılabilecek, üretimi kolay, düşük maliyetli ve doğal kaynaklar kullanılarak biyomalzemeler üretilmesiyle, biyotaklit yaklaşımına, kıkırdak doku mühendisliğine, literatüre, sağlık sektörüne ve kıkırdak doku hasarı sorunu yaşayan hastalara fayda sağlayacağımıza inanıyoruz.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ZEYTİN KARASUYUNUN SPİRULİNA PLATENSİS İLE BİYOREMEDİASYONU Özet: Bu çalışmayla zeytinyağı üretim prosesi sırasında atık ürün olarak ortaya çıkan, ekolojik olarak toprak ve sularda kirliliğe neden olan, zeytin karasuyunun Spirulina platensis kullanılarak biyolojik yollardan arıtımını (biyoremediasyonunu) sağlamak ve Spirulina platensis ile arıtılmış zeytin karasuyunun sucul ve karasal ekosistemdeki bitkiler ve hayvanlar üzerindeki toksisitesini araştırmak amaçlanmıştır.Bu amaçla zarrouk medium kültür ortamında ekimi yapılan Spirulina platensis çoğaltıldıktan sonra farklı derişimlerde hazırlanan zeytin karasuyu bulunan cam şişelere eklenmiştir. Biyoremediasyon süresince gözlemler yapılmış 3. ve 7. gün de numuneler alınmıştır. Alınan numuneler filtre kağıdı ile süzülerek Spirulina uzaklaştırılmış ve elde edilen suyun kimyasal analizleri yapılmıştır. Biyoremediasyon sonucunda elde edilen suyun toksisitesini ölçmek için Daphnia magna ve Lepidium sativum'da toksisite testleri yapılmıştır. Elde edilen veriler toprakta ve suda ekolojik olarak kirliliğe neden olan zeytin karasuyunun Spirulina platensis kullanılarak biyolojik olarak arıtılabildiğini, biyoremediasyon sonucunda oluşan su içerisindeki toplam azot, fosfat ve kirletici unsurların oranlarının düştüğü tespit edilmiştir. Toksisite deneyleri biyoremediasyon sonucunda oluşan suyun indikatör canlılar üzerinde daha az toksik-letal olduğunu göstermiştir. Zeytinyağı üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alan ülkemizde, zeytin karasuyunun mikroalgler kullanılarak arıtımı hem ekolojik olarak kirlenmeleri önleyecek hem de ekonomik olarak katkı sağlayacaktır. Biyoremediasyon sırasında hem atık sular temizlenecek hem de elde edilen Spirulina platensis tıpta, besin takviyesinde vb. alanlarda kullanılarak ekonomik olarakta kazanç sağlanacaktır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KANTARON, ÇAY AĞACI , PAPATYA VE MAYDANOZ TOHUMU YAĞLARININ ACANTHAMOEBA TROFOZOİTLERİ ÜZERİNE ETKİSİ Özet: Pandemi sürecinde mikroorganizmaların ve virüslerin canlı sağlığı üzerindeki etkisini gördük. Bizim için çok kötü bir deneyimdi ama olumsuzluklardan ders çıkarabilmemiz gerekiyor. Erken önlem alabilmenin, bilinçli olanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Çalışmamda çok önemli sağlık sorunları oluşturabilen Acanthamoeba cinsi amiplerden nasıl korunabileceğimizi ve baş edebileceğimiz ile ilgili çalışma yapmaya karar verdim. Bu çalışmamda hem toplumu bilinçlendirmeyi hem de acanthamoeba cinsi amiplerle nasıl baş edebileceğimizi amaçladım. Araştırmada Acanthamoeba keratitli hastanın korneasından izole edilen Acanthamoeba 2HH suşu kullanılmış. Amip üremesi günlük olarak ışık ve inverted mikroskobunda takip edilmiştir. Aksenik kültürlerde üretilen amipler, sayısı 1x105 amip/mL olacak şekilde steril şartlarda 24 kuyucuklu steril hücre kültürü kaplarına aktarıldı. Kantaron, çay ağacı, papatya ve maydanoz tohumu yağlarından 500'er µl amipler üzerine eklendi. Yağlar, GMP depo ve ISO 9001 kalite belgeli firmadan temin edilmiştir. Konrol grubundaki amipler besiyeri (PPYG) içerisinde inkübe edildi. Yirmi dördüncü saatte, inkübe edilen (25o C'de) plaklarda bulunan, yağlarla muamele edilen kuyucuklardanki amiplerden 50'şer mikrolitre alınarak 50 µl metilen mavisi ile karıştırıldı. Vital bir boya olan metilen mavisi ölü amipleri boyarken canlı olan amipler boyanmadı. Bu şekilde ölü-canlı amip sayısı thoma lamında sayılarak belirlendi. Deneyler her bir yağ için dört tekrarlı yapıldı ve bu sayımların ortalamaları alındı. 24. saatte deney gruplarındaki ölü trofozoit sayıları kontrol grubunda bulunan trofozoitlerle kıyaslandığında kantaron yağına maruz kalan amip trofozoitlerinin %92'sinin öldüğü tespit edildi. Çay ağacı yağı %66, papatya yağı %51 ve maydanoz tohumu yağı ise % 33 oranında amip trofozoitlerini öldürdüğü tespit edildi. Araştırma sonuçlarımıza göre en yüksek anti amebosidal etkiyi kantaron yağı gösterdi.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ALTERNATİF BESİN KAYNAĞI: GAMMARUS UNU Özet: Dünya'daki nüfus artışının sonucu olarak, geleneksel protein kaynaklarına olan talebin artması ve bu kaynakların sınırlı üretimi sebebiyle alternatif besin kaynağı arayışına girilmiştir. Bu nedenle çalışmada sağlıklı bir diyette gerekli olan tüm besin öğelerine sahip aynı zamanda sürdürülebilir ve umut verici alternatif bir besin kaynağı olarak düşünülen Gammarus sp'den un elde edilerek fizikokimyasal özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Ordu ili Perşembe ilçesinde toplanan Gammarus sp örnekleri kurutularak toplam nem, protein, lipid, karbonhidrat ve lif miktarı belirlenmiş, kül analizi yapılarak mineral madde miktarı tespit edilmiş, ayrıca renk parametreleri de ölçülmüştür. Yapılan analizler sonucunda örneklerin toplam nem içeriği %80.66 olarak bulunmuştur. Kuru temelde, protein içeriği % 40.88, lipid içeriği %10.28, mineral madde miktarı %28.28, karbonhidrat ve lif miktarı da % 20.56 olarak tespit edilmiştir. Kurutulmuş örneklerin L*, a*, b* ve c (renk doygunluğu) değerlerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde Gammarus sp. örneklerinde oldukça yüksek miktarda özellikle protein ve lipid olduğu görülmüştür. Aynı zamanda parlak, sarılık değeri ve renk doygunluğu yüksek örnekler elde edilmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: YEŞİL SENTEZ İLE KARAYEMİŞ (PRUNUS LAUROCERASUS) YAPRAĞINDAN GÜMÜŞ NANOPARÇACIK ELDESİ, KARAKTERİZASYONU VE ANTİBAKTERİYEL ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Metal nanoparçacık sentezinde kullanılan çözücü ve indirgeyiciler pahalı ve toksik maddelerdir. Bu nedenle son yıllarda çevre dostu, toksik içeriği az "Yeşil Nanoteknoloji" ortaya çıkmıştır. Nanoteknolojide önemli yere sahip metalik nanoparçacıklar, kimya, biyomedikal, elektronik, sağlık ve gıda gibi birçok alanda uygulama olanağı bulmaktadır. Metalik nanoparçacıklar grubunda olan ve antibakteriyel özelliği bulunan gümüş nanoparçacıklar (AgNP) ise, gıda raf ömrü uzatma, tıbbi, biyomedikal ve kozmetik endüstrisinde kullanılmaktadır. Çalışmanın amacı karayemiş yapraklarının sulu özütünden yeşil sentez ile AgNP elde etmek ve karakterizasyonunu yapmak; AgNP'lerin antibakteriyel etkilerini araştırmaktır. Normal metal nanoparçacık sentezlerinde kullanılan indirgen ve stabilizatör gibi iki ayrı madde kullanımı yerine bu çalışmada her iki maddenin de görevini karşılayabilecek tek bir doğal madde kullanılmıştır. Ayrıca nanoparçacık üretiminde kullanılan organik çözücüler yerine su kullanılmıştır. Sentezde kullanılan maddelerin sayısının azalması ve çözücü olarak suyun kullanılması hem ucuz maliyette üretimin olması hem de çevre dostu nanomalzemelerin sentezlenmesi bu çalışmanın önemini arttırmıştır. Çalışmada ilk olarak Karadeniz Bölgesi'nde bol bulunan ve her mevsim yeşil olan karayemiş bitki yapraklarının sulu özütü elde edilmiştir. Sonrasında özütün %20'lik sulu çözeltisi 1mM AgNO3 çözeltisi ile oda sıcaklığında karıştırılarak 24 saat bekletilmiştir. Elde edilen AgNP'ler karışımdan ayrılmıştır. Karakterizasyon için yapılan SEM/EDX analizinde ortalama 20 nm boyutunda AgNP'ler sentezlendiği ve element kompozisyonununda %3,6 oranında gümüş olduğu görülmüştür. AgNP'lerin antibakteriyel etkisi S. aureus ve E. coli bakterilerinde araştırılmış ve E. coli bakterisinde belirgin bir etki gözlenmiştir. Sonuç olarak tamamen doğal maddelerle, tek adımda ve düşük maaliyetle AgNP'lerin yeşil sentezi yapılmıştır. Sentezlenen AgNP'in antibakteriyel özelliklerinin tıp, yara tedavisi, gıda raf ömrü uzatma gibi alanlarda kullanılması önerilmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNDOMETAZİNİN KONTROLLÜ SALIMINDA ALJİNAT-AYVA JELİ POLİMER KARIŞIMININ TAŞIYICI SİSTEM OLARAK KULLANIMININ ARAŞTIRILMASI Özet: Kontrollü salım sistemleri ilaçların hedef bölgeye yönlendirilmesi, hedef bölgede kontrollü olarak salımı ve ilacın kandaki çözünürlüğünün arttırılmasını amaçlayan sistemlerdir. Kontrollü salım sistemlerinde nano partüküller, suda çözünebilen biyouyumlu özelliklere sahip polimerler, taşıyıcı sistem olarak kullanılabilmektedir. Bu çalışmada, aljinat (Alg) ve belirli miktar oranlarında aljinat/ayva jeli (AJ) blend karışımından elde edilen küreler taşıyıcı grup, IM ise çalışmada aktif madde olarak kullanıldı. Alg ve Alg/AJ blend karışımından elde edilen küreler; belirli derişimlerdeki polimer çözeltilerinin 0,3 M CaCl2 çözeltisine damlatılmasından elde edildi. Alg, AJ, IM ve Alg/AJ/IM küreleri, Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) ile karakterize edildi. IM'nin sentetik vücut sıvısı içerisindeki kontrollü salımı vücut sıcaklığında, mide (pH= 1,2), ve bağırsak (pH=8,95) ortamı gibi çeşitli koşullarda in vitro olarak incelendi. Yapılan deneyler sonucunda, AJ'nin Alg'ye katılmasıyla elde edilen kürelerin IM için daha uygun bir taşıyıcı sistem olduğu görülmüştür. Alg/AJ kürelerinin IM salımı, pH=8,95'de daha yüksek olduğu ancak pH=1,2 değerinde daha uzun süre IM salımı gerçekleştiği gözlenmiştir. Alg/AJ kürelerinin IM salımı, pH= 8.95'te, pH=1,2'ye göre daha hızlı ve yüksek miktarda gerçekleşmiştir. İnvitro olarak farklı ortamlarda elde edilen deneysel salım sonuçları invivo ortamlarda da tekrarlanırsa Alg/AJ polimer karışımından elde edilen kürelerin, IM için uygun bir taşıyıcı sistem olduğunu söyleyebiliriz.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: YONCA VE MISIR SİLAJINA ÇAY POSASI İLAVESİNİN İN VİTRO GAZ ÜRETİM TEKNİĞİ İLE METAN ÜRETİMİNE ETKİSİNİN BELİRLENMESİ Özet: Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin nedenleri olarak gösterilen sera gazlarından biri de metandır. Atmosferdeki CH4 miktarı son yüzyıllarda iki katına çıkmıştır. Doğaya salınan metan gazının hayvancılık sektöründe en büyük kaynağı ruminantlardır. Ruminantlardan salınan metan gazının azaltılması ekolojik açıdan önemlidir. Metan gazı ruminantların sindirim sisteminde meydana gelen fermantasyon sonucu ortaya çıkmakta ve ructus yoluyla atılmaktadır. Son yıllarda ruminantlardan salınan metan gazının azaltılması için hayvan yemlerine tanen içeren hammaddelerin katılmasına yönelik çalışmalar artmıştır. Bu çalışmada; ruminant beslenmesinde kullanılan yonca ve mısır silajına tanen bileşiği içeren kurutulmuş çay posası ilave edilmiş in vitro gaz üretim tekniği ile açığa çıkan metan ve karbondioksit gazlarının ölçümü yapılmıştır. Yonca ve mısır silajına farklı oranlarda çay posası ilavesiyle belirlenen miktarda toplamda 50 adet numune hazırlanmıştır. Numuneler Filter Baglere konulmuş her birine cam bilye ilave edilerek Impulse Sealer yardımıyla ağızları kapatılmış 1'den 50'ye kadar numaralandırılmış pyrex şişelere belirlenen sırayla yerleştirilmiştir. Rumen kanüllü büyükbaş hayvandan etik kurallara göre rumen sıvısı alınmış in vitro laboratuvarında hazırlanan pyrex şişelere 20'şer ml konulmuş üzerine 40'ar ml de tampon çözelti ilave edilmiştir. Numuneler in vitro laboratuvarında 24 saat inkübasyona tabi tutulmuştur. Otomatik Modüler İn vitro Gaz Sistemi içerisinde sensörlerden 5 dakika aralıklarla basınç ve sıcaklık verileri alınmıştır. 24 saatin sonunda numunelerde oluşan gazlar şırınga ile çekilerek tüplere konulmuş Gaz kromotografisine verilmiştir. Ölçülen UYA miktarlarından yararlanılarak formüller üzerinden çıkan metan ve karbondioksit miktarı hesaplanmıştır. Yonca ve mısır silajına çay posası ilavesiyle açığa çıkan metan gazında azalma tespit edilmiştir. Ayrıca yoncaya katılan çay posası ilavesi ile çıkan karbondioksit gazında etkili bir azalma gözlenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: DEPREMDE HAYAT KURTARAN HAMSTER Özet: Doğal afetlere müdahale etmenin amacı; olabildiğince fazla insanın hayatını kurtarmaktır. Depremde enkaz altındaki insanların kurtarılması en önemli hedeftir. Bu çalışmalarda insanların erişemediği alanlarda teknoloji ve hayvan kullanımına rastlanmaktadır. Bu projede, enkaz altındaki canlılara ulaşmak için diğer hayvanların kullanımındaki dezavantajları gidermek, ekonomik ve etkili bir alternatif üretmek için hamster kullanımı ve teknoloji entegrasyonu sınanmaktadır. Alan yazında bu türün kullanımına rastlanmamaktadır. Kolaydan zora doğru aşamalı olarak labirent çeşitlendirilerek ve zaman zaman yiyecek ve koku sağlanarak hamster değişken koşullarda labirentte çıkışa ulaşılması sağlandı. Bu aşamada hamstera tasması ile birlikte hafif, geniş açılı bir mikro kamera yerleştirilmiştir. Bu esnada hamsterların davranışları kamera ile kayıt altına alınmıştır. Hamster kolay ve zor, düz ve geçitli labirentte yiyecek ödülü verildiğinde veya yiyecek ödülü verilmediğinde labirenti tamamlayıp geri dönmüştür. Ayrıca zor geçitli labirentin giriş kısmına bırakılan hamster çıkış yerine sıkılan kolonya kokusunu takip ederek labirentin çıkış yerine kısa sürede ulaşmıştır. Bu da bize hamsterların depremde büyük bir alanda enkaz altındaki çok dar yerlerden bile geçerek afetzedeye hızlı bir şekilde ulaşabileceğini göstermektedir. Depremde enkaz altındaki kişilere ulaşan hamsterın kamera görüntüleri anında kurtarma ekipleri tarafından tespit edilebilir. Araştırmada, iki hamster, kademeli bir müdahale stratejisi ile eğitilerek arama kurtarma simülasyonları yapılmıştır. Bulgular, uygun teknoloji entegrasyonu ile hamsterların arama kurtarma faaliyetlerinde etkili biçimde kullanılabileceğine işaret etmektedir. Araştırma sonuçlarının, ülkemizde AFAD ve Kızılay gibi kurumların alternatif kriz müdahalesi üretmelerine katkı sağlayabilir. Bir sonraki araştırmacının farklı cinsiyette ve çoklu sayıda hamsterlarla çalışması bu projeyi tamamlayacaktır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BİLECİK ÇUKURÖREN BİBERİNİN ÇOĞALTIMI VE EX SİTU KORUNMASI Özet: Özet Bir ata tohumu olan ve Bilecik ilinin coğrafi işaretli ürünü olan Bilecik Çukurören biberi çiftçiler tarafından üretilmekte ancak üretimi Mart ayından Kasım'a kadar yaklaşık sekiz aylık süreç aldığı, biberler tek tek elle ipe dizildiği ve üretim maliyetleri yüksek olduğu için üreticiler zorluk içinde bulunmakta ve genç nesli üretim yapmaya ikna etmede zorlanmaktadır. Bu nedenle, proje kapsamında tüm yıl üretimi sağlamak amacıyla son zamanlarda mevsim koşullarından bağımsız olarak hızlı üretimi sağlayan kapalı alanda dikey tarım uygulaması in vitro koşullarda doku kültürü teknikleri denenmiştir. Doku kültürü teknikleri çoğaltımın yanı sıra kısa süreli olarak türün ex situ korunmasına da olanak tanımaktadır. Genetik kayba uğrayan bu çeşidin uzun süreli korunması için de dehidratasyon/tek aşamalı dondurma kriyoprezervasyon teknikleri uygulanmıştır. Denenen her üç teknik de literatürde ilk defa proje kapsamında bu biber çeşidi üzerinde çalışılmış ve bu biber çeşidinin geleneksel üretimine destek sağlayacak üretim teknikleri ve kısa ve uzun koruma stratejileri başarıyla geliştirilmiştir. Geliştirilen bu tekniklerin Bilecik Çukurören biberinin yanı sıra ülkemizin diğer endemik biber çeşitlerinin de çoğaltılmasına ve korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: biber, bitki doku kültürü, Çukurören biberi, dikey tarım, kriyoprezervasyon
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ARONYA (ARONİA MELANOCARPA) MEYVE ÖZÜTÜNÜN MIA PACA-2 PANKREAS KANSERİ HÜCRELERİNE ANTİ-PROLİFERATİF ETKİSİNİN İNCELENMESİ Özet: Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre, dünya üzerinde ölüm nedenleri sıralamasında kanser, kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Her 6 ölümden 1 tanesinin kansere bağlı olduğu görülmekle birlikte, pankreas kanseri hastalarının 5 yıllık sağkalım oranı %9 seviyesindedir. Antosiyaninler, flavonoid ailesinin suda çözünür bir üyesi olup mavi çiçek anlamına gelmektedir ve birçok meyve ve çiçeğin mavi-mor renginden sorumludur. Antosiyaninler açısından zengin gıdaların tüketimi, kanser ve kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir. Aronia melanocarpa, mor-siyah renkli bir meyve olup, yüksek antosiyanin içeriği ve antioksidan kapasitesi nedeniyle kanser terapisinde potansiyel rol sahibi olabilir. Bu çalışmada, Aronia melanocarpa meyvesinin MIA PaCa-2 pankreas kanseri hücrelerinin canlılığına etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, büyütülen MIA PaCa-2 hücrelerine artan dozlarda aronya özütü uygulanmış ve MTT Hücre Canlılığı testi uygulanmıştır. Ayrıca ilaç uygulaması sonrası hücrelerin sağkalımına etkisi Tripan Mavisi yöntemiyle araştırılmıştır. Aronya özütü uygulamasının hücre ölümüne ve canlılığına etkisi ayrıca floresan boyamalar ile incelenmiştir. Uygulanan yöntemler sonucunda, MIA PaCa-2 hücrelerine aronya özütünün 72 saat süreli uygulanmasının, hücre canlılığını ve hücre sağkalımını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: HACAT HÜCRELERİNDE OLUŞTURULAN İN VİTRO ATOPİK DERMATİT MODELİNDE MELOLONTHA MELOLONTHA LARVALARININ FLAGRİN, LORİCRİN, KRT1 GEN EKSPRESYON SEVİYESİ ÜZERİNDE ETKİSİNİN İNCELENMESİ Özet: Atopik dermatit (Egzama) (Ad), genetik ve çevresel birçok faktöre bağlı olarak seyreden bir cilt hastalığıdır. AD hastalarının genellikle kuru bir cildi bulunur. Kuruluk deride kaşıntıya sebep olabilir. Kaşıntıyla ciltte yaralar oluşmaya başlar. Atopik dermatit kronik bir hastalıktır ve kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Yaptığımız araştırmalar sonucunda , ülkemizin farklı bölgelerinde halk arasında egzama tedavisinde Melolontha melolontha'nın egzama tedavisinde çok etkili bir şekilde kullanıldığını öğrenilmiştir. Yaptığımız araştırmalarda Mayıs böceğinin herhangi bir tedavide kullanımıyla ilgili yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu yönüyle projemiz son derece özgündür. Araştırmamızda. M. melolontha larvalarının ekstraksiyonunun in vitro egzama modelinde etkisi araştırılmıştır. Çalışmamız 6 gruptan oluşmaktadır. Larva ekstraktı uygulanmamış HaCaT hücreleri (H0), 24 saat larva ekstraktı uygulanan HaCaT hücreleri (H24), 48 saat larva ekstraktı uygulanan HaCaT hücreleri (H48),larva ekstraktı uygulanmamış Egzama (Atopik Dermatit) hücreleri (E0), 24 saat larva ekstraktı uygulanan Egzama hücreleri (E24), 48 saat larva ekstraktı uygulanan Egzama hücreleri (E48) olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada; hücre kültürü WST-1,ve qPCR metotları kullanılmıştır. qPCR ile Atopik Dermatit ile ilişkili olan Flagrin, Loricrin, Krt1 gen ekspresyonlarına bakılmıştır. Flagrin ekspresyonunun 0 ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ancak 48.saatte Loricrin ekspresyonu egzama hücrelerinde anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.0001). Loricrin ekspresyonunun 0ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha düşük olduğu bulunmuştur (p<0.0001). Krt-1ekspresyonunun 0 ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha düşük olduğu bulunmuştur. Ancak 48. saatte anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0.0001).
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BİRC6 GENİ HOMOZİGOT VARYASYONUNUN PREMATÜR OVERYAN YETMEZLİK İLE OLASI İLİŞKİSİNİN ZEBRA BALIĞINDA (DANİO RERİO) MODELLENMESİ Özet: İnfertilite (kısırlık), çeşitli sebeplere bağlı olarak erkeklerde ve kadınlarda gelişebilen bir hastalık olup hastanın üreme kapasitesindeki düşüş anlamına gelmektedir. Hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen bu durum kadınlarda Prematür Overyan Yetersizliği (POY), erkeklerde ise Obstrüktif Olmayan Azoospermi (OOA) olarak kendini göstermektedir. Her ne kadar dış etkenlerden de kaynaklanabilecek olsa da infertilitenin bir sebebi de genlerde meydana gelen mutasyonlardır. Bu projede böyle bir mutasyon adayı olan Birc6 geni varyasyonuna odaklanılmıştır. Tüm ekzom dizilemesi (TED) sonucu Birc6 geninde nadir rastlanan bir homozigot varyasyon tespit edilmiştir. Bu vasyasyon bir ailenin yalnızca kadın bireylerinde görülmekte olup bu bireylerin tamamına POY teşhisi konulmuştur. Bu çalışmada, tespit edilen varyanta uygun olarak Birc6 geninde mutasyon meydana getirmek amacıyla CRISPR/Cas9 yönteminden faydalanılmıştır. Mutasyon bölgesini hedefleyen gRNA sentezlenmiş ve rekombinant Cas9 proteini ile birlikte mikroenjeksiyon yöntemi kullanılarak tek hücre aşamasındaki zebra balığına verilmiştir. Önce F0 nesli mutant embriyolarda, bir diğer deyişle krispantlarda, Sanger dizileme ile mutasyonun başarısı değerlendirilmiştir. 5 gün boyunca ışık mikroskobu ile gözlemlenen krispantların morfolojileri incelenmiştir. Bir apoptoz inhibitörü olduğu bilinen Birc6 geninin ve bu genle bağlantısı olduğu düşünülen anti-apoptotik genlerin ifadesi qPCR analiziyle değerlendirilmiş ve krispantlarda tüm genlerin ifadesinin azaldığı görülmüştür. Bu proje kapsamında Birc6 geninde tespit edilen ve kısırlık ile ilişkili olabilecek homozigot bir varyasyonun zebra balığında modellenmesi çalışması başlatılmıştır. Oluşturduğumuz ve F1 ve F2 nesillerini üretmek için büyütmeye başladığımız modelin kısırlık ile bağlantısının kurulması halinde, bu modelin kısırlığa karşı geliştirilecek terapötik yaklaşımlara ve ilaç çalışmalarına katkı sağlayacağı öngörülmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KÜLTÜR MANTARINDAN TİROZİNAZ ENZİMİNİN SAFLAŞTIRILMASI VE TİROZİNAZ TEMELLİ KARBON KUANTUM NOKTA İÇERİKLİ DOPAMİN BİYOSENSÖRÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ Özet: İnsanlar ve pek çok omurgalı canlı için hayati öneme sahip nörotransmitter bir madde olan dopamin; vücutta yetersiz bulunması halinde günümüzde oldukça yaygın görülen parkinson, şizofreni, obsesif kompulsif bozukluk ve manik depresif bozukluğa sebep olan bir moleküldür. Bu hastalıkların tedavisinde erken teşhis ve tanı yüksek bir öneme sahipken yapılan tahlillerin sonuçlarının çok uzun sürede çıkması, yapılan tahlillerin oldukça zor ve karışık olması tedavi aşamasında büyük bir zorluk oluşturmaktadır. Bu projede amaç doğrultusunda biyolojik örneklerdeki uygun tayin sınırlarında ölçüm yapabilen, yüksek performanslı, kısa sürede güvenilir bir şekilde ölçüm gerçekleştirebilen bir biyosensör üretilmiş olup biyosensörün oluşumunda önemli bir rol oynayan dopamin algılama elektrotlarının yapısında tirozinaz enzimi saflaştırarak üretilen saf tirozinaz ve sitrik asit kullanılarak sentezlenen karbon kuantum noktacıklar (CQDots) kullanılmıştır. Üretilen biyosensörün optimum koşulları(pH, sıcaklık ve substrat derişimi) belirlenerek biyosensörün koşulları en uygun hale getirilmiştir. Ardından biyosensörün performans özellikleri, raf ömrü, tekrarlanabilirliği, dopamin biyosensörüne girişim yapan türler bulunmuştur. Sonrasında sentetik kan numunesinde ölçümler alınmıştır. Geliştirilen biyosensörün benzeri yöntemlere kıyasla daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Bu da çalışmada adı geçen hastalıkların erken teşhisinde ve tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Ek olarak üretilen biyosensörün hazırlanışının kolay ve ekonomik olması projenin artılarından biridir. Ayrıca yapılan çalışmada kullanılan yöntemler ve elde edilen biyosensör oldukça yeni ve gelişmeye açık bir alandadır. Dolayısıyla bu ürünlerin geliştirilip seri üretimine geçilerek hastanelerde kullanılmasının ülke ekonomisine önemli ölçüde katma değer sağlayacağı söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ALZHEİMER HASTALIĞININ METABOLİTLER ÜZERİNDEN KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ RİSK TEŞHİSİNDE YENİLİKÇİ MENDEL RANDOMİZASYON UYGULAMALARI Özet: Yaşlılarda demansın en yaygın tipi Alzheimer hastalığı, hastanın bilişsel işlevlerini yavaş yavaş elinden alan ve sonunda ölümüne neden olabilen nörodejeneratif bir hastalıktır. Günümüzde OMİK tabanlı bir teknoloji olan metabolomikin kullanılmasıyla yayınlanmış veriler, bu tarz hastalıkların gelişim mekanizmalarında insan metabolitleri ve bağlantılı genetik varyantların potansiyel ilişkisini açıklamada yardımcı olmaktadırlar. Gözlemsel çalışmalar ile Alzheimer hastalığı gelişiminde etkili olan metabolitlerin belirlenmesi, maruz kalınabilecek yanılgı faktörlerinden dolayı kesin bilgi verememektedir. Bu sebeple yapılan çalışmada, insan serum metabolitleri ve Alzheimer hastalığı gelişimi arasındaki nedensel ilişkiyi, yanılgı faktörlerine yer vermeden incelemek için epidemiyolojide yeni bir yaklaşım olan Mendel Randomizasyonundan (MR) yararlanılmıştır. R dili ile oluşturulan program kullanılarak 486 serum metaboliti üzerinden iki örneklemli MR analizi gerçekleştirilmiş ve 18 tanımlanmış (8'i risk ve 10'u koruyucu), 10 tanımlanmamış serum metabolitinin Alzheimer hastalığı ile genetik olarak ilişkili olduğu tespit edilmiştir. İlişkisi tespit edilen metabolitler hakkında literatürdeki diğer çalışmalar incelenerek sonuçların doğrulukları teyit edilmiştir. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında, MR sonucu üzerindeki etki boyutları göz önüne alınarak genetik varyantlar yine R ile tanımlanmıştır. Bu genetik varyantlardan yola çıkılarak kişiselleştirilmiş Alzheimer hastalığı risk analizleri Python dili kullanılarak yapılmış ve Alzheimer hastalığına terapisel hedefler sunabilecek özgün ve yenilikçi bir yöntem geliştirilmiştir. Geliştirilen bu yöntem, 15 nükleotid uzunluğundaki DNA dizilerine uygulanmış olup farklı dizi uzunluklarıyla da çeşitli genetik ve biyoteknolojik çalışmalarda kullanılabilecek niteliktedir. Bu çalışma ile geliştirilen özgün yöntem, başka hastalıkların da altında yatan genetik sebepleri belirlemede, bu hastalıkları teşhis etmede ve hastalıklara yeni tedavi yöntemleri sunmada uygulanabilecektir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: SİSTEM BİYOLOJİSİ YAKLAŞIMIYLA MEME KANSERİNDE TEDAVİ SEÇENEĞİ OLARAK YENİDEN İLAÇ KONUMLANDIRILMASI Özet: ÖZET Biyolojiye sistem düzeyinde yaklaşımla ilgili araştırmalar 21. yüzyılın başlarında başlamıştır. Sistem biyolojisinde genler tek tek incelenmek yerine belirli bir sistemin tüm bileşenlerinin davranışları, birbirleriyle ilişkileri ve etkileşimleri incelenmektedir. Çünkü proteinlerin, genlerin asla tek çalışmadıkları, birbirleriyle etkileşim kurdukları bilinmektedir. Bu yaklaşımı uygulamak için seçtiğimiz hastalık meme kanseridir. Meme kanserleri dört alt kategoride değerlendirilmekte ve tedavisi buna göre yapılmaktadır. Bu kanserler, her2'yi hedef alan ilaçların yanı sıra hormon ilaçları ile de tedavi edilebilmektedir. Projemiz bilgisayar analizlerine dayanmaktadır. Burada, web tabanlı ilaç konumlandırma araçlarının bazıları da dahil olmak üzere mevcut veriler gözden geçirilmiştir. Hipotezimize göre bu veriler içerisindeki hastaların östrojen reseptör pozitif veya negatif olmalarının ilaç seçimi üzerinde etkisi bulunmaktadır. Seçilen verilerde ER pozitif ve negatif hastaların bulunmasına dikkat edilmiştir. 67 numuneden 33'ü ER pozitif, 34'ü ER negatiftir. Hipotezin test edilebilmesi için kontrol ve test gruplarına ihtiyaç bulunmaktadır. Kontrol ve test grubuna göre çıkan sonuçlar Excel' e gereksiz veriler silinerek indirilmiş, çıkan bütün genler yukarı ve aşağı regüle genler olarak birbirinden ayrılmıştır. Bu ayrımı belirlemek için logFC kullanılmıştır. Görselleştirme ve Tümleşik Keşif Veri tabanı (DAVID), bu analizleri değerlendirmede kullanılmıştır. Burada yapılan analizler elimizdeki verilerin açıklayıcısıdır. ER pozitif olan hastalar test grubu olarak belirlenmiştir. ER negatif olan hastalar kontrol grubu olarak belirlenmiştir. 944 gen aşağı regüle olurken 272 gen yukarı regüle olmuştur. Sonuçlara göre sadece ER pozitif hastalığın tedavisinde kullanılabilecek 14 ilaç ya da molekül tespit edilmiştir. Yapılan tüm analizler sonucunda meme kanserinin östrojen pozitif ve negatif reseptörlerde aynı tedavi uygulamanın yanlış olduğu sonucuna varılmıştır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNSAN KANINDA VE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN MİKROPLASTİK TESPİTİ YAPAN MANYETİK SÜSPANSİYON SENTEZİ Özet: Günümüzde artan nüfus, bilinçsiz tüketim ile artan çöplerin çok büyük bir oranını plastik malzemeler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu plastik çöplere, artık dünyanın en ıssız yerlerinde, en uç tepelerde, en derin çukurlarda kısaca insanların olmadığı yerlerde bile rastlandığı ortaya konulmuştur. Mikroplastiklerin su içindeki tespitine yönelik birçok yöntem bulunmasına rağmen insan vücudundaki tespitine yönelik çalışmalar oldukça azdır. Günümüzde mikroplastiklerin su ve gıdalardaki tespitinden sonra bunların arıtılması için çözüm arayışları sürerken kan ve anne sütünde mikroplastiklerin varlığını tespit etmek ve giderilmesi ile ilgili yöntemler bulmak çağımızın en popüler çalışmaları arasındadır. Bu çalışmada mikroplastiğin insan kanında ve anne sütünde tespitinin yapılacağı yeni bir yöntem üzerinde durulmuştur. Çalışmada insan sağlığını tehdit eden organik kirleticilerin başında gelen mikroplastiğin kandaki ve insan sütündeki tespiti manyetik süspansiyon ile yapılmıştır. Sentezlenen süspansiyon mikrodalga desteği ve chia tohumu kullanılarak üretilmiştir. Üretilen süspansiyon insan kanında ve anne sütünde bulunması olası mikroplastiklere yapışmıştır. Dışarıdan mıknatıs yardımıyla kandan ve sütten çekilen süspansiyon "solvent blue-35" ile boyanarak var olan mikroplastikleri görünür hale getirmiştir. Okul 3D yazıcısında dış gövdesi çizilen ve içine renk sensörü yerleştirilen cihaz tasarımı ile bu renk değişimi ile mikroplastik miktarı ve tespiti yapılabilen bir test kiti geliştirilmiştir. Mikroplastik kirleticilerin insan kanında ve anne sütünde hızlı, etkili ve düşük maliyetli olarak tespitinde yeni bir yaklaşım sunan çalışmada sentezlenen süspansiyonun ticari olarak geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: PİSTACİA TEREBİNTHUS VE THYMUS SP. ESANSİYAL YAĞLARI KATKILI YENİLEBİLİR FİLM VE KAPLAMALARIN ANTİBAKTERİYAL VE ANTİFUNGAL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Özet: Tükenir ürün statüsündeki gıdaların güvenilirliğini sağlayıp ömür uzunluğunu artırmak için gıda endüstrisi tarafından kullanımı artan yenilebilir gıda film ve kaplamalar ile daha fazla karşılaşmamızı sağlamıştır. Gıdalarda bakteriyel yada fungal bozulmayı önlemeye yönelik katkılar sağlık açısından zarar teşkil edebileceğinden ürünlerin doğal haliyle raf ömrünü uzatmaya yönelik farklı içeriklere sahip kaplamalar yapılmaktadır. Bu kaplamalarda tercih edilen ürünlerden biri olan pektin meyve kabuklarında yoğun bir şekilde bulanan ve çeşitlilik gösteren bir polisakkarittir. Pektinlerin kullanıldığı yenilebilir filmlerin antimikrobiyal özelliklerinin güçlendirilmesi için esansiyel yağlara yönelim artmıştır. Çalışmamızda 4 farklı turunçgil kabuğundan aynı koşul ve yöntemlerde izole edilen pektinli ve Pistacia terebinthus ve Thymus sp. olmak üzere iki farklı esansiyal yağ katkılı 8 farklı yenilebilir filmin antibakteriyal ve antifungal özellikleri incelenmeye ve karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Antibakteriyal etkinin ölçülmesi için Staphylococcus aureus ATCC 25923, Bacillus cereus, Escherichia coli ATCC 25922, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Salmonella typhimurium ATCC 14028 olmak üzere 5 bakteri suşu; antifungal etkinin ölçümü için iki farklı ortam sıcaklığı kullanılmıştır. Esansiyel yağ katkılı pektin filmlerinin antibakteriyal etkisi hem yağ çeşidine hem pektin çeşidine göre değişiklik göstermiştir. Genel olarak Pistacia terebinthus yağı katkılı pektin filmleri Thymus sp. yağı katkılılara göre daha yüksek antibakteriyal etki gösterirken, antifungal gücün ölçüldüğü meyve kaplamalarında ise Pistacia terebinthus yağı katkılılar Thymus sp. yağı katkılılara göre daha düşük etki göstermiştir. Sonuçta; Pistacia terebinthus ve Thymus sp. yağ katkıları ile hazırlanan pektin film ve kaplamaları besinleri bakteriyal ve fungal bozulmaya karşı raf ömrünü artırmak ve tüketiciye doğal ve sağlıklı ürünler sunabilmek adına kullanılabilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MERCANKÖŞK VE GERGEDAN OTU BİTKİ EKSTRAKTLARININ BAKTERİLERDE UV HASARI ÜZERİNE ETKİSİNİN MİKROBİYOLOJİK VE MOLEKÜLER TEKNİKLER İLE BELİRLENMESİ Özet: Günümüzde UV ışınları bir çok alanda kullanılmaktadır. Sterilizasyon alanında birçok teknolojik ürün farklı şiddetlerde UV kullanımı ile tercih edilmiştir. Bunların başında ortam sterilizatörleri, DNA görüntüleme, Steril kabinler ve PCR kabinleri gelmektedir. Bunun yanında UV ışınları deri ve cilt kanserlerine yol açabildiği gibi göz ile temas halinde körlüğe neden olabilmektedir. Bu proje ile UV ışınlarının muhtemel hasarlarının engellenebilmesi amacıyla birçok etkisinin olduğu bilinen bitki ekstraktlarının bu yönü ile incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda E. coli bakterisi seçilmiştir. Mercanköşk ve gergedan otu ekstratları elde edilmiştir. Ekstraktlar, sıvı besiyerindeki gelişmiş bakterilere eklenmiş ve UV de 1 ve 6 saat bekletilmiş ve ekstrakt eklenmemiş UV hasarlı bakteriler ile karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Real-Time PCR'da DNA ile universal bakteriyel primerlerin analizi ve besiyerinde bakterinin re-izolasyonu ile araştırılmıştır. E. coli bakterileri LB besiyerinde geliştirilmiş ve hem katı hem sıvı besiyerinde geliştikleri gözlenmiştir. Projede kullanılacak mercanköşk ve gergedan otu ekstraktları metanol metodu ile elde edilmiştir. Sıvı besiyerinde 2.0 ml lik santrifüj tüplerinde ekilen bakteriler farklı gruplara ayrılarak 1 ve 6 saatlik UVye maruz bırakılmıştır. 6 saatlik UV sonrasında hiçbir grupta bakteri gelişimi gözlenmemiştir. Ancak, PCR'da pozitif bağlanma gözlenmiştir. 1 saatlik UV gruplarında ise besiyerinde gelişme görülmemiş iken PCR görüntüsünde kontrol grubuna göre mercan köşk grubunda en yüksek kopya sayısı gözlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında mercan köşk ekstraktının kontrol grubuna göre amplifiye edilebilir bakteriyel DNA miktarının daha fazla olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, mercan köşk ekstraktının gergedan otuna göre daha yüksek oranda UV absorbe ettiği görülmüştür. UV maruziyet süresinin azaltılması durumunda tamamen etkili olabileceği görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: MAKROALG CYSTOSERİA CRİNİTA VE MAKROFİT CALLİTRİCHE STAGNALİS TÜRLERİNİN EKSTRAKTLARININ ANTİKANSEROJEN VE ANTİOKSİDAN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Kanser insan hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir. Ülkemizde ve dünyada doğal özütlerden elde edilen bazı bileşiklerin kanserli hücreler üzerindeki sitotoksik etkisi bilim insanlarının dikkatini çekmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu amaçla çeşitli bitkiler, deniz organizmaları ve mikroorganizmalardaki biyoaktif ve antioksidan bileşikler giderek ilgi odağı haline gelmektedir. Bu çalışmada, Sinop ilinde yer alan Karakum bölgesinden toplanan bir kahverengi alg (Cystoseria crinita) ve Sinop Akgöl'den toplanan bir makrofit (Callitriche stagnalis) örneği ekstraktlarının insan akciğer kanseri hücre hattı (A549) üzerine in vitro olarak 5 farklı dozu (62.5, 125, 250, 500 ve 1000 mikrogram/ml ), 3 farklı saat diliminde (24, 48 ve 72) ayrı ayrı uygulanmış ve antikanserojenik etkileri 3-(4,5-dimetil tiyazol-2-yl)-2,5-difenil tetrazolium bromid (MTT) testi ile incelenmiş, antioksidan aktivitenin ölçülmesinde ise DPPH antioksidan kapasite tayin yöntemi kullanılmıştır. MTT testi sonuçlarına göre, her iki türe ait ekstraktların uygulanan dozlarda absorbans değerlerinde belirgin bir artış gözlenmemiştir Test edilen özütlerde her iki örnekte de en yüksek sitotoksik aktivite 1000 mikrogram/ml konsantrasyonda 72. saatte %95,941'lik hücre canlılığı olarak belirlenmiştir. Ayrıca özütler 517 nm'de karakteristik absorbsiyona sahip kararlı bir serbest radikal olan DPPH ile radikal giderim kapasiteleri için taranmıştır. En yüksek radikal süpürücü aktivite (1 mg örnek başına) C. stagnalis için %92,55 ve C. crinita için %82,45 DPPH radikal giderim olarak elde edilmiştir. Bu sonuçlar, çalışmada kullanılan türlerin gelecek için değerli biyoaktif materyallerin kaynağı olabileceğini işaret etmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: METFORMİN VE KOENZİM Q10'UN YARA İYİLEŞTİRME ÖZELLİKLERİ Özet: Bu çalışmada Metformin ve Koenzim Q10 (CoQ10)'un insan dermal fibroblast ve keratinosit hücreleri üzerindeki yara iyileşmesi, antioksidan ve antienflamatuvar aktivitelerinin hücre kültüründe gözlemlenmesi araştırılmıştır. Tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde ayrı ayrı incelenmiştir. Başlangıçta, anti-genotoksisite, anti-apoptotik, hücre içi reaktif oksijen türleri (ROS), hücre içi kalsiyum ve glutatyon seviyeleri araştırılmıştır. Daha sonra, standart yara alanı oluşturan aparatlar CytoSelect? 24-Kuyulu Yara İyileşme Tahlili plakası ve aparatı kullanılarak yara modeli oluşturulmuştur. 24 plakalı yara modelinin süpernatanları 24 saatte toplandı ve büyüme faktörleri epitelyal büyüme faktörü (EGF) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve enflamatuvar (IL-1ß, IL-6, TNF-?) biyobelirteçleri incelenmiştir. İnsan dermal fibroblast ve keratinosit hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonun ardından Metformin ve CoQ10'un tek ve kombine dozlarının her iki maddede de 100µM olduğu bulunmuştur. Tüm gruplarda artan Metformin ve CoQ10 dozları ile IL-1ß, IL-6 ve TNF-? gibi enflamatuvar biyobelirteçler azalırken, EGF ve VEGF düzeyleri artmıştır. Artan tek ve kombine Metformin ve CoQ10 dozları, in vitro yara modelinde enflamasyonu azaltmada ve proliferasyonu artırmada etkili olmuştur.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ARI POLENİ ÖZÜTÜNÜN BUĞDAYIN BÜYÜME VE STRES DİRENCİNE ETKİSİ Özet: Arı poleni özütü, zengin bir içeriğe sahip olup, antitümör, antimikrobiyal, antifungal, antioksidan, antiradyasyon ve anti-inflamatuar etkileri literatürde fazlaca araştırılmaktadır. Ancak arı poleni özütünün bitkilerin büyümesi ve stres direncine etkileri konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu projenin amacı arı poleni özütünün bitkilerin normal ve stres koşullarında büyüme ve stres direnci üzerine etkilerini araştırmaktır. Çalışmada buğday fideleri kullanıldı. Tohum çimlenmesi aşamasında tohumlara 6 saat süreyle %1,5 arı poleni özütü çözeltisi ön uygulaması yapıldı. Denemeler, hoagland, hoagland+polen, saf su, saf su+polen, hoagland+PEG, hoagland+PEG+polen, hoagland+NaCl, hoagland+NaCl+polen olmak üzere 8 grup halinde planlandı. Bitkiler 8. gün hasat edildi. Hasat edilen fidelerin kök ve gövde uzunlukları ölçüldü ve daha sonra yapraklarda toplam klorofil, toplam karotenoid, lipid peroksidasyonu ve nisbi su miktarları tayin edildi. Elde edilen bulgulara göre arı poleni özütü uygulamasının düşük oranlarda olsa bile özellikle hoagland besi ortamındaki bitkilerde gövde büyümesini uyardığı, kök büyümesinde ise önemli bir farklılığa neden olmadığı bulundu. Arı poleni özütü uygulaması sonucunda nisbi su içeriği, toplam klorofil ve toplam karotenoid miktarlarının genellikle kontrol gruplarına göre bir artış gösterdiği, lipid peroksidasyonunun azaldığı belirlendi. Projede ölçülen bütün parametrelere (kök ve gövde boyu, nisbi su içeriği, lipid peroksidasyonu, pigment içeriği) ait veriler dikkate alındığında, arı poleni özütünün bitkilerde gövde büyümesini az da olsa uyardığı, kuraklık ve tuz streslerine karşı ise buğday fidelerinin direncini artırdığı sonucuna varılmıştır. Bu bulgulara göre bitkilere dıştan uygulanacak arı poleni özütlerinin stres dayanıklılığını uyarma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: OKUL DIŞI ÖĞRENME ORTAMI OLARAK: BURDUR DOĞA TARİHİ MÜZESİ VE SANAL MÜZE UYGULAMASI Özet: Doğa tarihi müzeleri geçmişte yaşamış ve bugün tükenmiş canlı türleri hakkında bilgi vermektedir. Burdur Doğa tarihi müzesinin Sanal Müze uygulaması bulunmamaktadır. Çalışmamızda; okul dışı öğrenme ortamlarından biri olan Burdur Doğa Tarihi Müzesinin sanal ortamda ziyaret edilmesini sağlayabilecek ve bu ortamların artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojileri gibi dijital teknolojiler kullanarak zenginleştirilmesine yönelik bir proje tasarlanmıştır. Burdur Doğa Tarihi Müzesinin, dijital teknolojiler kullanılarak 360° Sanal Müze uygulaması oluşturulmuştur. Sanal müze uygulamasına, sanal gerçeklik (VR) gözlüğü uygulaması da eklenmiştir. Sanal müze uygulaması müzeye gelemeyen her bölgeden ziyaretçilerin ve öğrencilerin kullanımına sunulacaktır. Ayrıca bu uygulamanın biyoloji derslerinde; müfredatın içeriğinde bulunan biyoçeşitlilik konusunun kavranması ve yaşanılan bölgedeki nesli tükenen canlıların tanıtılması, ekosistem ve ekolojik denge ile ilgili farkındalığın artması amacıyla bir eğitim materyali olarak kullanılabilir olacağı öngörülmektedir. Doğa Tarihi müzesinin Sanal tur uygulamasını oluşturduktan sonra Sanal Müze uygulamasının biyoloji dersinde etkin kullanımına yönelik biyoloji öğretmenlerinin görüşlerini ve uygulamanın etkinliğini tespit etmek amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeline göre planlanan araştırmanın çalışma grubunu Burdur ili merkez ilçede görev yapan 15 biyoloji öğretmeni (7 erkek, 8 kadın) oluşturmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanan veriler betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda araştırmaya katılan öğretmenlerin % 40'ının ilimizde bulunan Burdur Doğa Tarihi müzesine gitmedikleri, %13'ünün ise ilk defa duydukları tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmenler okul dışı öğrenme ortamları için maliyet, izin, resmi işlemler ve sorumluluk gerektirdiği için tercih etmediklerini belirtmişlerdir. Sanal Müze uygulamasının zaman ve maliyet açısından avantajlı olduğunu, sınıf ortamında derslerde kullanılabilir olduğunu ve derslerinde uygulayabileceklerini belirtmişlerdir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: 3 BOYUTLU BASKI YÖNTEMİ İLE STYRAX LİQUİDUS KATKILI DİYABETİK YARA ÖRTÜSÜ ÜRETİMİ VE ETKİ MEKANİZMASININ ARAŞTIRILMASI Özet: Günümüzde diyabet hastalığı ve beraberinde getirdiği diyabetik yaralar milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkilemektedir. Diyabetik yaralar kolayca enfeksiyon kapmakta ve yaraların iyileşme aşamalarını sekteye uğratmaktadır. Bu tür yaraların tedavisinde yarayı dış etmenlerden koruyan ve yara iyileşimi için uygun ortamı sağlayan yara örtülerinin ve bitkisel kaynaklı özütlerin kullanımı yaygındır. 3 boyutlu baskı yöntemi ile doğal kaynaklı polimerlerden elde edilen yapı iskeleleri cilt yapısına uyumu ve düzenli ilaç salınım potansiyeli ile yara örtüsü araştırmalarında ilgi görmektedir. Çalışmamızda PLA (Polilaktik Asit) ve Kitosan (CS) polimerine farklı oranlarda, sığla ağacından elde edilen Styrax Liquidus eklenerek 3 boyutlu baskı yöntemi ile yara örtüsü kullanımı için yapı iskeleleri elde edilmiştir. Yara iyileşimi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Oluşturulan yapı iskelelerinin CCD-1072Sk insan fibroblast hücreleri üzerinde in vitro yara iyileşim ve MTT analizi yapılmış ve antibakteriyel özellikleri incelenmiştir. Yapılan ilaç salınım analizi sonucunda yapı iskelelerinin uzun süreli ve düzenli ilaç salınımı için uygun özellikte olduğu görülmüştür. %1 ve %2 oranında Styrax Liquidus eklenen yapı iskeleleri toksik etki yaratmamıştır ve SEM görüntüleri ve yara iyileşim analizi incelendiğinde hücrelerin üretilen 3 boyutlu yapı iskelelerine yayıldığı ve iskelelere tutunduğu tespit edilmiştir. Yapı iskelelerinin ciltte enfeksiyona sebep olan Staphylococcus aureus bakterisine karşı antimikrobiyel özelliğe sahip olduğu görülmüştür. Bulgular Styrax Liquidus katkılı PLA/CS yapı iskelelerinin diyabetik yaraların tedavisinde yeni bir biyomalzeme olabileceğini göstermiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BAZI ENDOFİT BAKTERİ İZOLATLARININ HİDROLİTİK HÜCRE DIŞI ENZİM ÜRETME POTANSİYELLERİNİN BELİRLENMESİ Özet: Tek hücreli ve organelleri olmayan basit mikroorganizmalardan olan bakteriler, kısa sürede çoğalabildikleri için gerekli maddeleri aktivitelerinin yüksek olması nedeniyle büyük miktarlarda üretebilirler. Çeşitli amino asitler, vitaminler, enzimler ve en önemlisi antibiyotikler gibi ürünleri bakterileri kullanarak, laboratuvar koşullarında çok miktarda üretmek mümkündür. Özellikle üretimlerinin düşük maliyetli olması nedeniyle bugün deterjan endüstrisi, deri endüstrisi ve meyve suyu endüstrisi gibi pek çok alanda bakteri kökenli enzimler kullanılmaktadır. Sağlıklı bitkilerin içinde yaşayan bakteri türü endofit bakteriler bitki hastalıklarına karşı biyokontrol ajanı olarak kullanılması da ilgi çekici araştırma konularından biridir. Bu bilgilerden hareketle bu çalışmada, çeşitli tahıl bitkilerinden izolasyonu yapılmış 10 adet endofit bakteri izolatının, ayırt edici katı besiyerleri kullanılarak, biyoteknolojik uygulamalarda önem taşıyan proteaz, amilaz, lipaz, selülaz, ksilanaz ve pektinaz hidrolitik enzimleri üretme potansiyellerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Endofit bakteri izolatları, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Bitki Koruma Bölümü, Bakteriyoloji laboratuvarından temin edilmiştir. Test edilen 10 adet bakteri izolatından 7'sinin proteaz, 2'sinin selülaz, 2'sinininin pektinaz, 6'sının lipaz ve 3'nün amilaz ürettiği tespit edilmiştir. Hiçbir izolat ksilinaz enzim aktivitesi göstermemiştir. Test edilen izolatların içerisinde 28 numaralı izolat göstermiş olduğu yüksek enzim aktiviteleri açısından özellikle dikkat çekmiş ve ileride yapılacak çalışmaların odak noktası olma potansiyelini göstermiştir. Bu çalışmada kullanılan 10 adet endofit bakteri izolatı daha önceki çalışmalarda kullanılmamıştır. Bu çalışmanın orijinalliğini ortaya koymaktadır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KANTARON, ÇAY AĞACI , PAPATYA VE MAYDANOZ TOHUMU YAĞLARININ ACANTHAMOEBA TROFOZOİTLERİ ÜZERİNE ETKİSİ Özet: Pandemi sürecinde mikroorganizmaların ve virüslerin canlı sağlığı üzerindeki etkisini gördük. Bizim için çok kötü bir deneyimdi ama olumsuzluklardan ders çıkarabilmemiz gerekiyor. Erken önlem alabilmenin, bilinçli olanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Çalışmamda çok önemli sağlık sorunları oluşturabilen Acanthamoeba cinsi amiplerden nasıl korunabileceğimizi ve baş edebileceğimiz ile ilgili çalışma yapmaya karar verdim. Bu çalışmamda hem toplumu bilinçlendirmeyi hem de acanthamoeba cinsi amiplerle nasıl baş edebileceğimizi amaçladım. Araştırmada Acanthamoeba keratitli hastanın korneasından izole edilen Acanthamoeba 2HH suşu kullanılmış. Amip üremesi günlük olarak ışık ve inverted mikroskobunda takip edilmiştir. Aksenik kültürlerde üretilen amipler, sayısı 1x105 amip/mL olacak şekilde steril şartlarda 24 kuyucuklu steril hücre kültürü kaplarına aktarıldı. Kantaron, çay ağacı, papatya ve maydanoz tohumu yağlarından 500'er µl amipler üzerine eklendi. Yağlar, GMP depo ve ISO 9001 kalite belgeli firmadan temin edilmiştir. Konrol grubundaki amipler besiyeri (PPYG) içerisinde inkübe edildi. Yirmi dördüncü saatte, inkübe edilen (25o C'de) plaklarda bulunan, yağlarla muamele edilen kuyucuklardanki amiplerden 50'şer mikrolitre alınarak 50 µl metilen mavisi ile karıştırıldı. Vital bir boya olan metilen mavisi ölü amipleri boyarken canlı olan amipler boyanmadı. Bu şekilde ölü-canlı amip sayısı thoma lamında sayılarak belirlendi. Deneyler her bir yağ için dört tekrarlı yapıldı ve bu sayımların ortalamaları alındı. 24. saatte deney gruplarındaki ölü trofozoit sayıları kontrol grubunda bulunan trofozoitlerle kıyaslandığında kantaron yağına maruz kalan amip trofozoitlerinin %92'sinin öldüğü tespit edildi. Çay ağacı yağı %66, papatya yağı %51 ve maydanoz tohumu yağı ise % 33 oranında amip trofozoitlerini öldürdüğü tespit edildi. Araştırma sonuçlarımıza göre en yüksek anti amebosidal etkiyi kantaron yağı gösterdi.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KIKIRDAK DOKU MÜHENDİSLİĞİNDE 3 BOYUTLU BİYOBASKIDA KULLANIM POTANSİYELİ OLAN YENİLİKÇİ BİYOFONKSİYONEL MÜREKKEP GELİŞTİRİLMESİ Özet: Doku mühendisliği, hasar gören dokuları yeniden oluşturmak ve biyolojik işlevsellik kazandırmak için yeni biyomalzemelerin üretimini içeren rejeneratif tıp uygulamasıdır. Diz eklemlerinde yaşanan menisküs yaralanmasının, morfolojik uyumsuzluk ve menisküs dokularının kaybı nedeniyle, diz ekleminin biyomekanik ve biyolojik ortamında kalıcı bir değişikliğe neden olma olasılığı yüksektir. Menisküs yenilenmesinde kadavradan veya insandan alınan kıkırdak parçalarını hastalara uygulama yöntemlerini içeren allogreft yaklaşımı klinikte uzun vadeli takip ile kullanılmaktadır. Ancak menisküs allogreftlerinin yetersiz doku kaynağı, uyumsuzluk, immünoreaktivite ve hastalık bulaşma riski nedeniyle kullanımı sınırlıdır. Son yıllarda, doku mühendisliği kapsamında 3 boyutlu biyobaskı teknolojisi, biyomalzemeleri kullanarak hastaya özel menisküs yapılarının hazırlanmasını mümkün kılmaktadır. Projede, 3 boyutlu biyobaskı ile menisküs üretiminde biyomürekkep olarak kullanıma yönelik, düşük maliyetli, hazırlanması, kullanımı kolay, ülkemizde önemli kaynağı olan halloysite minerali katkılı aljinat, nanoselüloz ve jelatin temelli hidrojel malzemelerin geliştirmesi amaçlandı. Bu kapsamda farklı içeriklere sahip biyomürekkep malzemeleri sentezlendi, ileri karakterizasyon yöntemleri ile karakterize edildi. Yapay kıkırdak menisküs yapısı hazırlanmasında kullanılabilirliği incelenerek prototip hazırlandı. Farklı içeriklere sahip bu doğal malzemelerin, kimyasal bileşiminin ve morfolojik yapısının, yapay kıkırdak doku yapısına uygun şekilde, gözenekli, hidrofilik, su tutma kapasitesi yüksek olduğu belirlendi. Projede, halloysite katkılı jelatin temelli biyomalzemelerin kullanımı ile 2,28 TL/mL ve 6,47 TL/mL; halloysite katkılı aljinat ve nanoselüloz temelli biyomalzemelerin kullanımı ile 3,56 TL/mL kadar düşük maliyetle yapay kıkırdak doku malzemesi üretildi. Projemizde, menisküs doku yaralanmalarına yönelik yapay kıkırdak doku üretiminde biyomürekkep olarak kullanılabilecek, üretimi kolay, düşük maliyetli ve doğal kaynaklar kullanılarak biyomalzemeler üretilmesiyle, biyotaklit yaklaşımına, kıkırdak doku mühendisliğine, literatüre, sağlık sektörüne ve kıkırdak doku hasarı sorunu yaşayan hastalara fayda sağlayacağımıza inanıyoruz.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ALTERNATİF BESİN KAYNAĞI: GAMMARUS UNU Özet: Dünya'daki nüfus artışının sonucu olarak, geleneksel protein kaynaklarına olan talebin artması ve bu kaynakların sınırlı üretimi sebebiyle alternatif besin kaynağı arayışına girilmiştir. Bu nedenle çalışmada sağlıklı bir diyette gerekli olan tüm besin öğelerine sahip aynı zamanda sürdürülebilir ve umut verici alternatif bir besin kaynağı olarak düşünülen Gammarus sp'den un elde edilerek fizikokimyasal özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Ordu ili Perşembe ilçesinde toplanan Gammarus sp örnekleri kurutularak toplam nem, protein, lipid, karbonhidrat ve lif miktarı belirlenmiş, kül analizi yapılarak mineral madde miktarı tespit edilmiş, ayrıca renk parametreleri de ölçülmüştür. Yapılan analizler sonucunda örneklerin toplam nem içeriği %80.66 olarak bulunmuştur. Kuru temelde, protein içeriği % 40.88, lipid içeriği %10.28, mineral madde miktarı %28.28, karbonhidrat ve lif miktarı da % 20.56 olarak tespit edilmiştir. Kurutulmuş örneklerin L*, a*, b* ve c (renk doygunluğu) değerlerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde Gammarus sp. örneklerinde oldukça yüksek miktarda özellikle protein ve lipid olduğu görülmüştür. Aynı zamanda parlak, sarılık değeri ve renk doygunluğu yüksek örnekler elde edilmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ZEYTİN KARASUYUNUN SPİRULİNA PLATENSİS İLE BİYOREMEDİASYONU Özet: Bu çalışmayla zeytinyağı üretim prosesi sırasında atık ürün olarak ortaya çıkan, ekolojik olarak toprak ve sularda kirliliğe neden olan, zeytin karasuyunun Spirulina platensis kullanılarak biyolojik yollardan arıtımını (biyoremediasyonunu) sağlamak ve Spirulina platensis ile arıtılmış zeytin karasuyunun sucul ve karasal ekosistemdeki bitkiler ve hayvanlar üzerindeki toksisitesini araştırmak amaçlanmıştır.Bu amaçla zarrouk medium kültür ortamında ekimi yapılan Spirulina platensis çoğaltıldıktan sonra farklı derişimlerde hazırlanan zeytin karasuyu bulunan cam şişelere eklenmiştir. Biyoremediasyon süresince gözlemler yapılmış 3. ve 7. gün de numuneler alınmıştır. Alınan numuneler filtre kağıdı ile süzülerek Spirulina uzaklaştırılmış ve elde edilen suyun kimyasal analizleri yapılmıştır. Biyoremediasyon sonucunda elde edilen suyun toksisitesini ölçmek için Daphnia magna ve Lepidium sativum'da toksisite testleri yapılmıştır. Elde edilen veriler toprakta ve suda ekolojik olarak kirliliğe neden olan zeytin karasuyunun Spirulina platensis kullanılarak biyolojik olarak arıtılabildiğini, biyoremediasyon sonucunda oluşan su içerisindeki toplam azot, fosfat ve kirletici unsurların oranlarının düştüğü tespit edilmiştir. Toksisite deneyleri biyoremediasyon sonucunda oluşan suyun indikatör canlılar üzerinde daha az toksik-letal olduğunu göstermiştir. Zeytinyağı üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alan ülkemizde, zeytin karasuyunun mikroalgler kullanılarak arıtımı hem ekolojik olarak kirlenmeleri önleyecek hem de ekonomik olarak katkı sağlayacaktır. Biyoremediasyon sırasında hem atık sular temizlenecek hem de elde edilen Spirulina platensis tıpta, besin takviyesinde vb. alanlarda kullanılarak ekonomik olarakta kazanç sağlanacaktır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: YEŞİL SENTEZ İLE KARAYEMİŞ (PRUNUS LAUROCERASUS) YAPRAĞINDAN GÜMÜŞ NANOPARÇACIK ELDESİ, KARAKTERİZASYONU VE ANTİBAKTERİYEL ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI Özet: Metal nanoparçacık sentezinde kullanılan çözücü ve indirgeyiciler pahalı ve toksik maddelerdir. Bu nedenle son yıllarda çevre dostu, toksik içeriği az "Yeşil Nanoteknoloji" ortaya çıkmıştır. Nanoteknolojide önemli yere sahip metalik nanoparçacıklar, kimya, biyomedikal, elektronik, sağlık ve gıda gibi birçok alanda uygulama olanağı bulmaktadır. Metalik nanoparçacıklar grubunda olan ve antibakteriyel özelliği bulunan gümüş nanoparçacıklar (AgNP) ise, gıda raf ömrü uzatma, tıbbi, biyomedikal ve kozmetik endüstrisinde kullanılmaktadır. Çalışmanın amacı karayemiş yapraklarının sulu özütünden yeşil sentez ile AgNP elde etmek ve karakterizasyonunu yapmak; AgNP'lerin antibakteriyel etkilerini araştırmaktır. Normal metal nanoparçacık sentezlerinde kullanılan indirgen ve stabilizatör gibi iki ayrı madde kullanımı yerine bu çalışmada her iki maddenin de görevini karşılayabilecek tek bir doğal madde kullanılmıştır. Ayrıca nanoparçacık üretiminde kullanılan organik çözücüler yerine su kullanılmıştır. Sentezde kullanılan maddelerin sayısının azalması ve çözücü olarak suyun kullanılması hem ucuz maliyette üretimin olması hem de çevre dostu nanomalzemelerin sentezlenmesi bu çalışmanın önemini arttırmıştır. Çalışmada ilk olarak Karadeniz Bölgesi'nde bol bulunan ve her mevsim yeşil olan karayemiş bitki yapraklarının sulu özütü elde edilmiştir. Sonrasında özütün %20'lik sulu çözeltisi 1mM AgNO3 çözeltisi ile oda sıcaklığında karıştırılarak 24 saat bekletilmiştir. Elde edilen AgNP'ler karışımdan ayrılmıştır. Karakterizasyon için yapılan SEM/EDX analizinde ortalama 20 nm boyutunda AgNP'ler sentezlendiği ve element kompozisyonununda %3,6 oranında gümüş olduğu görülmüştür. AgNP'lerin antibakteriyel etkisi S. aureus ve E. coli bakterilerinde araştırılmış ve E. coli bakterisinde belirgin bir etki gözlenmiştir. Sonuç olarak tamamen doğal maddelerle, tek adımda ve düşük maaliyetle AgNP'lerin yeşil sentezi yapılmıştır. Sentezlenen AgNP'in antibakteriyel özelliklerinin tıp, yara tedavisi, gıda raf ömrü uzatma gibi alanlarda kullanılması önerilmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: YONCA VE MISIR SİLAJINA ÇAY POSASI İLAVESİNİN İN VİTRO GAZ ÜRETİM TEKNİĞİ İLE METAN ÜRETİMİNE ETKİSİNİN BELİRLENMESİ Özet: Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin nedenleri olarak gösterilen sera gazlarından biri de metandır. Atmosferdeki CH4 miktarı son yüzyıllarda iki katına çıkmıştır. Doğaya salınan metan gazının hayvancılık sektöründe en büyük kaynağı ruminantlardır. Ruminantlardan salınan metan gazının azaltılması ekolojik açıdan önemlidir. Metan gazı ruminantların sindirim sisteminde meydana gelen fermantasyon sonucu ortaya çıkmakta ve ructus yoluyla atılmaktadır. Son yıllarda ruminantlardan salınan metan gazının azaltılması için hayvan yemlerine tanen içeren hammaddelerin katılmasına yönelik çalışmalar artmıştır. Bu çalışmada; ruminant beslenmesinde kullanılan yonca ve mısır silajına tanen bileşiği içeren kurutulmuş çay posası ilave edilmiş in vitro gaz üretim tekniği ile açığa çıkan metan ve karbondioksit gazlarının ölçümü yapılmıştır. Yonca ve mısır silajına farklı oranlarda çay posası ilavesiyle belirlenen miktarda toplamda 50 adet numune hazırlanmıştır. Numuneler Filter Baglere konulmuş her birine cam bilye ilave edilerek Impulse Sealer yardımıyla ağızları kapatılmış 1'den 50'ye kadar numaralandırılmış pyrex şişelere belirlenen sırayla yerleştirilmiştir. Rumen kanüllü büyükbaş hayvandan etik kurallara göre rumen sıvısı alınmış in vitro laboratuvarında hazırlanan pyrex şişelere 20'şer ml konulmuş üzerine 40'ar ml de tampon çözelti ilave edilmiştir. Numuneler in vitro laboratuvarında 24 saat inkübasyona tabi tutulmuştur. Otomatik Modüler İn vitro Gaz Sistemi içerisinde sensörlerden 5 dakika aralıklarla basınç ve sıcaklık verileri alınmıştır. 24 saatin sonunda numunelerde oluşan gazlar şırınga ile çekilerek tüplere konulmuş Gaz kromotografisine verilmiştir. Ölçülen UYA miktarlarından yararlanılarak formüller üzerinden çıkan metan ve karbondioksit miktarı hesaplanmıştır. Yonca ve mısır silajına çay posası ilavesiyle açığa çıkan metan gazında azalma tespit edilmiştir. Ayrıca yoncaya katılan çay posası ilavesi ile çıkan karbondioksit gazında etkili bir azalma gözlenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: İNDOMETAZİNİN KONTROLLÜ SALIMINDA ALJİNAT-AYVA JELİ POLİMER KARIŞIMININ TAŞIYICI SİSTEM OLARAK KULLANIMININ ARAŞTIRILMASI Özet: Kontrollü salım sistemleri ilaçların hedef bölgeye yönlendirilmesi, hedef bölgede kontrollü olarak salımı ve ilacın kandaki çözünürlüğünün arttırılmasını amaçlayan sistemlerdir. Kontrollü salım sistemlerinde nano partüküller, suda çözünebilen biyouyumlu özelliklere sahip polimerler, taşıyıcı sistem olarak kullanılabilmektedir. Bu çalışmada, aljinat (Alg) ve belirli miktar oranlarında aljinat/ayva jeli (AJ) blend karışımından elde edilen küreler taşıyıcı grup, IM ise çalışmada aktif madde olarak kullanıldı. Alg ve Alg/AJ blend karışımından elde edilen küreler; belirli derişimlerdeki polimer çözeltilerinin 0,3 M CaCl2 çözeltisine damlatılmasından elde edildi. Alg, AJ, IM ve Alg/AJ/IM küreleri, Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) ile karakterize edildi. IM'nin sentetik vücut sıvısı içerisindeki kontrollü salımı vücut sıcaklığında, mide (pH= 1,2), ve bağırsak (pH=8,95) ortamı gibi çeşitli koşullarda in vitro olarak incelendi. Yapılan deneyler sonucunda, AJ'nin Alg'ye katılmasıyla elde edilen kürelerin IM için daha uygun bir taşıyıcı sistem olduğu görülmüştür. Alg/AJ kürelerinin IM salımı, pH=8,95'de daha yüksek olduğu ancak pH=1,2 değerinde daha uzun süre IM salımı gerçekleştiği gözlenmiştir. Alg/AJ kürelerinin IM salımı, pH= 8.95'te, pH=1,2'ye göre daha hızlı ve yüksek miktarda gerçekleşmiştir. İnvitro olarak farklı ortamlarda elde edilen deneysel salım sonuçları invivo ortamlarda da tekrarlanırsa Alg/AJ polimer karışımından elde edilen kürelerin, IM için uygun bir taşıyıcı sistem olduğunu söyleyebiliriz.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BİLECİK ÇUKURÖREN BİBERİNİN ÇOĞALTIMI VE EX SİTU KORUNMASI Özet: Özet Bir ata tohumu olan ve Bilecik ilinin coğrafi işaretli ürünü olan Bilecik Çukurören biberi çiftçiler tarafından üretilmekte ancak üretimi Mart ayından Kasım'a kadar yaklaşık sekiz aylık süreç aldığı, biberler tek tek elle ipe dizildiği ve üretim maliyetleri yüksek olduğu için üreticiler zorluk içinde bulunmakta ve genç nesli üretim yapmaya ikna etmede zorlanmaktadır. Bu nedenle, proje kapsamında tüm yıl üretimi sağlamak amacıyla son zamanlarda mevsim koşullarından bağımsız olarak hızlı üretimi sağlayan kapalı alanda dikey tarım uygulaması in vitro koşullarda doku kültürü teknikleri denenmiştir. Doku kültürü teknikleri çoğaltımın yanı sıra kısa süreli olarak türün ex situ korunmasına da olanak tanımaktadır. Genetik kayba uğrayan bu çeşidin uzun süreli korunması için de dehidratasyon/tek aşamalı dondurma kriyoprezervasyon teknikleri uygulanmıştır. Denenen her üç teknik de literatürde ilk defa proje kapsamında bu biber çeşidi üzerinde çalışılmış ve bu biber çeşidinin geleneksel üretimine destek sağlayacak üretim teknikleri ve kısa ve uzun koruma stratejileri başarıyla geliştirilmiştir. Geliştirilen bu tekniklerin Bilecik Çukurören biberinin yanı sıra ülkemizin diğer endemik biber çeşitlerinin de çoğaltılmasına ve korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: biber, bitki doku kültürü, Çukurören biberi, dikey tarım, kriyoprezervasyon
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: DEPREMDE HAYAT KURTARAN HAMSTER Özet: Doğal afetlere müdahale etmenin amacı; olabildiğince fazla insanın hayatını kurtarmaktır. Depremde enkaz altındaki insanların kurtarılması en önemli hedeftir. Bu çalışmalarda insanların erişemediği alanlarda teknoloji ve hayvan kullanımına rastlanmaktadır. Bu projede, enkaz altındaki canlılara ulaşmak için diğer hayvanların kullanımındaki dezavantajları gidermek, ekonomik ve etkili bir alternatif üretmek için hamster kullanımı ve teknoloji entegrasyonu sınanmaktadır. Alan yazında bu türün kullanımına rastlanmamaktadır. Kolaydan zora doğru aşamalı olarak labirent çeşitlendirilerek ve zaman zaman yiyecek ve koku sağlanarak hamster değişken koşullarda labirentte çıkışa ulaşılması sağlandı. Bu aşamada hamstera tasması ile birlikte hafif, geniş açılı bir mikro kamera yerleştirilmiştir. Bu esnada hamsterların davranışları kamera ile kayıt altına alınmıştır. Hamster kolay ve zor, düz ve geçitli labirentte yiyecek ödülü verildiğinde veya yiyecek ödülü verilmediğinde labirenti tamamlayıp geri dönmüştür. Ayrıca zor geçitli labirentin giriş kısmına bırakılan hamster çıkış yerine sıkılan kolonya kokusunu takip ederek labirentin çıkış yerine kısa sürede ulaşmıştır. Bu da bize hamsterların depremde büyük bir alanda enkaz altındaki çok dar yerlerden bile geçerek afetzedeye hızlı bir şekilde ulaşabileceğini göstermektedir. Depremde enkaz altındaki kişilere ulaşan hamsterın kamera görüntüleri anında kurtarma ekipleri tarafından tespit edilebilir. Araştırmada, iki hamster, kademeli bir müdahale stratejisi ile eğitilerek arama kurtarma simülasyonları yapılmıştır. Bulgular, uygun teknoloji entegrasyonu ile hamsterların arama kurtarma faaliyetlerinde etkili biçimde kullanılabileceğine işaret etmektedir. Araştırma sonuçlarının, ülkemizde AFAD ve Kızılay gibi kurumların alternatif kriz müdahalesi üretmelerine katkı sağlayabilir. Bir sonraki araştırmacının farklı cinsiyette ve çoklu sayıda hamsterlarla çalışması bu projeyi tamamlayacaktır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ARONYA (ARONİA MELANOCARPA) MEYVE ÖZÜTÜNÜN MIA PACA-2 PANKREAS KANSERİ HÜCRELERİNE ANTİ-PROLİFERATİF ETKİSİNİN İNCELENMESİ Özet: Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre, dünya üzerinde ölüm nedenleri sıralamasında kanser, kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Her 6 ölümden 1 tanesinin kansere bağlı olduğu görülmekle birlikte, pankreas kanseri hastalarının 5 yıllık sağkalım oranı %9 seviyesindedir. Antosiyaninler, flavonoid ailesinin suda çözünür bir üyesi olup mavi çiçek anlamına gelmektedir ve birçok meyve ve çiçeğin mavi-mor renginden sorumludur. Antosiyaninler açısından zengin gıdaların tüketimi, kanser ve kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir. Aronia melanocarpa, mor-siyah renkli bir meyve olup, yüksek antosiyanin içeriği ve antioksidan kapasitesi nedeniyle kanser terapisinde potansiyel rol sahibi olabilir. Bu çalışmada, Aronia melanocarpa meyvesinin MIA PaCa-2 pankreas kanseri hücrelerinin canlılığına etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, büyütülen MIA PaCa-2 hücrelerine artan dozlarda aronya özütü uygulanmış ve MTT Hücre Canlılığı testi uygulanmıştır. Ayrıca ilaç uygulaması sonrası hücrelerin sağkalımına etkisi Tripan Mavisi yöntemiyle araştırılmıştır. Aronya özütü uygulamasının hücre ölümüne ve canlılığına etkisi ayrıca floresan boyamalar ile incelenmiştir. Uygulanan yöntemler sonucunda, MIA PaCa-2 hücrelerine aronya özütünün 72 saat süreli uygulanmasının, hücre canlılığını ve hücre sağkalımını önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: HACAT HÜCRELERİNDE OLUŞTURULAN İN VİTRO ATOPİK DERMATİT MODELİNDE MELOLONTHA MELOLONTHA LARVALARININ FLAGRİN, LORİCRİN, KRT1 GEN EKSPRESYON SEVİYESİ ÜZERİNDE ETKİSİNİN İNCELENMESİ Özet: Atopik dermatit (Egzama) (Ad), genetik ve çevresel birçok faktöre bağlı olarak seyreden bir cilt hastalığıdır. AD hastalarının genellikle kuru bir cildi bulunur. Kuruluk deride kaşıntıya sebep olabilir. Kaşıntıyla ciltte yaralar oluşmaya başlar. Atopik dermatit kronik bir hastalıktır ve kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Yaptığımız araştırmalar sonucunda , ülkemizin farklı bölgelerinde halk arasında egzama tedavisinde Melolontha melolontha'nın egzama tedavisinde çok etkili bir şekilde kullanıldığını öğrenilmiştir. Yaptığımız araştırmalarda Mayıs böceğinin herhangi bir tedavide kullanımıyla ilgili yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu yönüyle projemiz son derece özgündür. Araştırmamızda. M. melolontha larvalarının ekstraksiyonunun in vitro egzama modelinde etkisi araştırılmıştır. Çalışmamız 6 gruptan oluşmaktadır. Larva ekstraktı uygulanmamış HaCaT hücreleri (H0), 24 saat larva ekstraktı uygulanan HaCaT hücreleri (H24), 48 saat larva ekstraktı uygulanan HaCaT hücreleri (H48),larva ekstraktı uygulanmamış Egzama (Atopik Dermatit) hücreleri (E0), 24 saat larva ekstraktı uygulanan Egzama hücreleri (E24), 48 saat larva ekstraktı uygulanan Egzama hücreleri (E48) olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada; hücre kültürü WST-1,ve qPCR metotları kullanılmıştır. qPCR ile Atopik Dermatit ile ilişkili olan Flagrin, Loricrin, Krt1 gen ekspresyonlarına bakılmıştır. Flagrin ekspresyonunun 0 ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ancak 48.saatte Loricrin ekspresyonu egzama hücrelerinde anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.0001). Loricrin ekspresyonunun 0ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha düşük olduğu bulunmuştur (p<0.0001). Krt-1ekspresyonunun 0 ve 24. saatlerde egzama hücrelerinde HaCaT hücrelerine göre daha düşük olduğu bulunmuştur. Ancak 48. saatte anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0.0001).
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: BİRC6 GENİ HOMOZİGOT VARYASYONUNUN PREMATÜR OVERYAN YETMEZLİK İLE OLASI İLİŞKİSİNİN ZEBRA BALIĞINDA (DANİO RERİO) MODELLENMESİ Özet: İnfertilite (kısırlık), çeşitli sebeplere bağlı olarak erkeklerde ve kadınlarda gelişebilen bir hastalık olup hastanın üreme kapasitesindeki düşüş anlamına gelmektedir. Hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen bu durum kadınlarda Prematür Overyan Yetersizliği (POY), erkeklerde ise Obstrüktif Olmayan Azoospermi (OOA) olarak kendini göstermektedir. Her ne kadar dış etkenlerden de kaynaklanabilecek olsa da infertilitenin bir sebebi de genlerde meydana gelen mutasyonlardır. Bu projede böyle bir mutasyon adayı olan Birc6 geni varyasyonuna odaklanılmıştır. Tüm ekzom dizilemesi (TED) sonucu Birc6 geninde nadir rastlanan bir homozigot varyasyon tespit edilmiştir. Bu vasyasyon bir ailenin yalnızca kadın bireylerinde görülmekte olup bu bireylerin tamamına POY teşhisi konulmuştur. Bu çalışmada, tespit edilen varyanta uygun olarak Birc6 geninde mutasyon meydana getirmek amacıyla CRISPR/Cas9 yönteminden faydalanılmıştır. Mutasyon bölgesini hedefleyen gRNA sentezlenmiş ve rekombinant Cas9 proteini ile birlikte mikroenjeksiyon yöntemi kullanılarak tek hücre aşamasındaki zebra balığına verilmiştir. Önce F0 nesli mutant embriyolarda, bir diğer deyişle krispantlarda, Sanger dizileme ile mutasyonun başarısı değerlendirilmiştir. 5 gün boyunca ışık mikroskobu ile gözlemlenen krispantların morfolojileri incelenmiştir. Bir apoptoz inhibitörü olduğu bilinen Birc6 geninin ve bu genle bağlantısı olduğu düşünülen anti-apoptotik genlerin ifadesi qPCR analiziyle değerlendirilmiş ve krispantlarda tüm genlerin ifadesinin azaldığı görülmüştür. Bu proje kapsamında Birc6 geninde tespit edilen ve kısırlık ile ilişkili olabilecek homozigot bir varyasyonun zebra balığında modellenmesi çalışması başlatılmıştır. Oluşturduğumuz ve F1 ve F2 nesillerini üretmek için büyütmeye başladığımız modelin kısırlık ile bağlantısının kurulması halinde, bu modelin kısırlığa karşı geliştirilecek terapötik yaklaşımlara ve ilaç çalışmalarına katkı sağlayacağı öngörülmektedir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: KÜLTÜR MANTARINDAN TİROZİNAZ ENZİMİNİN SAFLAŞTIRILMASI VE TİROZİNAZ TEMELLİ KARBON KUANTUM NOKTA İÇERİKLİ DOPAMİN BİYOSENSÖRÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ Özet: İnsanlar ve pek çok omurgalı canlı için hayati öneme sahip nörotransmitter bir madde olan dopamin; vücutta yetersiz bulunması halinde günümüzde oldukça yaygın görülen parkinson, şizofreni, obsesif kompulsif bozukluk ve manik depresif bozukluğa sebep olan bir moleküldür. Bu hastalıkların tedavisinde erken teşhis ve tanı yüksek bir öneme sahipken yapılan tahlillerin sonuçlarının çok uzun sürede çıkması, yapılan tahlillerin oldukça zor ve karışık olması tedavi aşamasında büyük bir zorluk oluşturmaktadır. Bu projede amaç doğrultusunda biyolojik örneklerdeki uygun tayin sınırlarında ölçüm yapabilen, yüksek performanslı, kısa sürede güvenilir bir şekilde ölçüm gerçekleştirebilen bir biyosensör üretilmiş olup biyosensörün oluşumunda önemli bir rol oynayan dopamin algılama elektrotlarının yapısında tirozinaz enzimi saflaştırarak üretilen saf tirozinaz ve sitrik asit kullanılarak sentezlenen karbon kuantum noktacıklar (CQDots) kullanılmıştır. Üretilen biyosensörün optimum koşulları(pH, sıcaklık ve substrat derişimi) belirlenerek biyosensörün koşulları en uygun hale getirilmiştir. Ardından biyosensörün performans özellikleri, raf ömrü, tekrarlanabilirliği, dopamin biyosensörüne girişim yapan türler bulunmuştur. Sonrasında sentetik kan numunesinde ölçümler alınmıştır. Geliştirilen biyosensörün benzeri yöntemlere kıyasla daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Bu da çalışmada adı geçen hastalıkların erken teşhisinde ve tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Ek olarak üretilen biyosensörün hazırlanışının kolay ve ekonomik olması projenin artılarından biridir. Ayrıca yapılan çalışmada kullanılan yöntemler ve elde edilen biyosensör oldukça yeni ve gelişmeye açık bir alandadır. Dolayısıyla bu ürünlerin geliştirilip seri üretimine geçilerek hastanelerde kullanılmasının ülke ekonomisine önemli ölçüde katma değer sağlayacağı söylenebilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: ALZHEİMER HASTALIĞININ METABOLİTLER ÜZERİNDEN KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ RİSK TEŞHİSİNDE YENİLİKÇİ MENDEL RANDOMİZASYON UYGULAMALARI Özet: Yaşlılarda demansın en yaygın tipi Alzheimer hastalığı, hastanın bilişsel işlevlerini yavaş yavaş elinden alan ve sonunda ölümüne neden olabilen nörodejeneratif bir hastalıktır. Günümüzde OMİK tabanlı bir teknoloji olan metabolomikin kullanılmasıyla yayınlanmış veriler, bu tarz hastalıkların gelişim mekanizmalarında insan metabolitleri ve bağlantılı genetik varyantların potansiyel ilişkisini açıklamada yardımcı olmaktadırlar. Gözlemsel çalışmalar ile Alzheimer hastalığı gelişiminde etkili olan metabolitlerin belirlenmesi, maruz kalınabilecek yanılgı faktörlerinden dolayı kesin bilgi verememektedir. Bu sebeple yapılan çalışmada, insan serum metabolitleri ve Alzheimer hastalığı gelişimi arasındaki nedensel ilişkiyi, yanılgı faktörlerine yer vermeden incelemek için epidemiyolojide yeni bir yaklaşım olan Mendel Randomizasyonundan (MR) yararlanılmıştır. R dili ile oluşturulan program kullanılarak 486 serum metaboliti üzerinden iki örneklemli MR analizi gerçekleştirilmiş ve 18 tanımlanmış (8'i risk ve 10'u koruyucu), 10 tanımlanmamış serum metabolitinin Alzheimer hastalığı ile genetik olarak ilişkili olduğu tespit edilmiştir. İlişkisi tespit edilen metabolitler hakkında literatürdeki diğer çalışmalar incelenerek sonuçların doğrulukları teyit edilmiştir. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında, MR sonucu üzerindeki etki boyutları göz önüne alınarak genetik varyantlar yine R ile tanımlanmıştır. Bu genetik varyantlardan yola çıkılarak kişiselleştirilmiş Alzheimer hastalığı risk analizleri Python dili kullanılarak yapılmış ve Alzheimer hastalığına terapisel hedefler sunabilecek özgün ve yenilikçi bir yöntem geliştirilmiştir. Geliştirilen bu yöntem, 15 nükleotid uzunluğundaki DNA dizilerine uygulanmış olup farklı dizi uzunluklarıyla da çeşitli genetik ve biyoteknolojik çalışmalarda kullanılabilecek niteliktedir. Bu çalışma ile geliştirilen özgün yöntem, başka hastalıkların da altında yatan genetik sebepleri belirlemede, bu hastalıkları teşhis etmede ve hastalıklara yeni tedavi yöntemleri sunmada uygulanabilecektir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: SİSTEM BİYOLOJİSİ YAKLAŞIMIYLA MEME KANSERİNDE TEDAVİ SEÇENEĞİ OLARAK YENİDEN İLAÇ KONUMLANDIRILMASI Özet: ÖZET Biyolojiye sistem düzeyinde yaklaşımla ilgili araştırmalar 21. yüzyılın başlarında başlamıştır. Sistem biyolojisinde genler tek tek incelenmek yerine belirli bir sistemin tüm bileşenlerinin davranışları, birbirleriyle ilişkileri ve etkileşimleri incelenmektedir. Çünkü proteinlerin, genlerin asla tek çalışmadıkları, birbirleriyle etkileşim kurdukları bilinmektedir. Bu yaklaşımı uygulamak için seçtiğimiz hastalık meme kanseridir. Meme kanserleri dört alt kategoride değerlendirilmekte ve tedavisi buna göre yapılmaktadır. Bu kanserler, her2'yi hedef alan ilaçların yanı sıra hormon ilaçları ile de tedavi edilebilmektedir. Projemiz bilgisayar analizlerine dayanmaktadır. Burada, web tabanlı ilaç konumlandırma araçlarının bazıları da dahil olmak üzere mevcut veriler gözden geçirilmiştir. Hipotezimize göre bu veriler içerisindeki hastaların östrojen reseptör pozitif veya negatif olmalarının ilaç seçimi üzerinde etkisi bulunmaktadır. Seçilen verilerde ER pozitif ve negatif hastaların bulunmasına dikkat edilmiştir. 67 numuneden 33'ü ER pozitif, 34'ü ER negatiftir. Hipotezin test edilebilmesi için kontrol ve test gruplarına ihtiyaç bulunmaktadır. Kontrol ve test grubuna göre çıkan sonuçlar Excel' e gereksiz veriler silinerek indirilmiş, çıkan bütün genler yukarı ve aşağı regüle genler olarak birbirinden ayrılmıştır. Bu ayrımı belirlemek için logFC kullanılmıştır. Görselleştirme ve Tümleşik Keşif Veri tabanı (DAVID), bu analizleri değerlendirmede kullanılmıştır. Burada yapılan analizler elimizdeki verilerin açıklayıcısıdır. ER pozitif olan hastalar test grubu olarak belirlenmiştir. ER negatif olan hastalar kontrol grubu olarak belirlenmiştir. 944 gen aşağı regüle olurken 272 gen yukarı regüle olmuştur. Sonuçlara göre sadece ER pozitif hastalığın tedavisinde kullanılabilecek 14 ilaç ya da molekül tespit edilmiştir. Yapılan tüm analizler sonucunda meme kanserinin östrojen pozitif ve negatif reseptörlerde aynı tedavi uygulamanın yanlış olduğu sonucuna varılmıştır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: BİYOLOJİ Proje İsmi: PİSTACİA TEREBİNTHUS VE THYMUS SP. ESANSİYAL YAĞLARI KATKILI YENİLEBİLİR FİLM VE KAPLAMALARIN ANTİBAKTERİYAL VE ANTİFUNGAL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Özet: Tükenir ürün statüsündeki gıdaların güvenilirliğini sağlayıp ömür uzunluğunu artırmak için gıda endüstrisi tarafından kullanımı artan yenilebilir gıda film ve kaplamalar ile daha fazla karşılaşmamızı sağlamıştır. Gıdalarda bakteriyel yada fungal bozulmayı önlemeye yönelik katkılar sağlık açısından zarar teşkil edebileceğinden ürünlerin doğal haliyle raf ömrünü uzatmaya yönelik farklı içeriklere sahip kaplamalar yapılmaktadır. Bu kaplamalarda tercih edilen ürünlerden biri olan pektin meyve kabuklarında yoğun bir şekilde bulanan ve çeşitlilik gösteren bir polisakkarittir. Pektinlerin kullanıldığı yenilebilir filmlerin antimikrobiyal özelliklerinin güçlendirilmesi için esansiyel yağlara yönelim artmıştır. Çalışmamızda 4 farklı turunçgil kabuğundan aynı koşul ve yöntemlerde izole edilen pektinli ve Pistacia terebinthus ve Thymus sp. olmak üzere iki farklı esansiyal yağ katkılı 8 farklı yenilebilir filmin antibakteriyal ve antifungal özellikleri incelenmeye ve karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Antibakteriyal etkinin ölçülmesi için Staphylococcus aureus ATCC 25923, Bacillus cereus, Escherichia coli ATCC 25922, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Salmonella typhimurium ATCC 14028 olmak üzere 5 bakteri suşu; antifungal etkinin ölçümü için iki farklı ortam sıcaklığı kullanılmıştır. Esansiyel yağ katkılı pektin filmlerinin antibakteriyal etkisi hem yağ çeşidine hem pektin çeşidine göre değişiklik göstermiştir. Genel olarak Pistacia terebinthus yağı katkılı pektin filmleri Thymus sp. yağı katkılılara göre daha yüksek antibakteriyal etki gösterirken, antifungal gücün ölçüldüğü meyve kaplamalarında ise Pistacia terebinthus yağı katkılılar Thymus sp. yağı katkılılara göre daha düşük etki göstermiştir. Sonuçta; Pistacia terebinthus ve Thymus sp. yağ katkıları ile hazırlanan pektin film ve kaplamaları besinleri bakteriyal ve fungal bozulmaya karşı raf ömrünü artırmak ve tüketiciye doğal ve sağlıklı ürünler sunabilmek adına kullanılabilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: GEOHUNTER Özet: Öğretim sürecinde yaşanan isteksizlik, öğrenme güçlüğü, düşük akademik başarı, derslere karşı ön yargılar gibi nedenler öğretim sürecini zorlaştırmaktadır. Bu sorunların üstesinden gelebilmek için bir öğretme etkinliği ne kadar fazla duyu organına hitap ederse öğrenme o kadar iyi ve kalıcı olmakta, unutma da o kadar geç olmaktadır. Günümüzde okullarda öğretmenlerin araç-gereç kullanarak yaptığı öğretim, öğrencilerin hafızasında daha fazla kalmakta ve öğrenci bunları daha fazla kullanmaktadır. Diğer yandan öğrenci, gözüyle, kulağıyla ve eliyle öğrenme ortamına çekilerek öğrenmenin daha kalıcı olması sağlanmaktadır. Eğlenilerek bilgi aktarımı yapılabilecek etkinlikler arasında oyunlar bulunmaktadır. Oyunun eğitimle ilgili yararlarının yanı sıra motivasyon, dikkat ve konsantrasyonu artırma gibi davranışlara yönelik faydalarından söz edilebilir. Fen liselerinde 11 ve 12. sınıflarda coğrafya dersinin zorunlu olmaması, TYT sınavında ise 9 ve 10. sınıf ders müfredatına yönelik soruların sorulması, öğrencilerin coğrafya konularını unutmasına sebep olmaktadır. Öğrencilerin ders çalışma sürelerini eğlenceli hale getirmek, geçmiş bilgilerini daha kısa zamanda hatırlatmak amacıyla akıllı tahta, tablet ve cep telefonundan oynanabilen bir oyun tasarladık. Bu oyunu tasarlarken TYT'de harita ve şekil sorularının ağırlıkta olduğunu yaptığımız araştırmada öğrendik. Coğrafya ders kitaplarından belirlediğimiz 150 coğrafi harita, şekil ve coğrafi oluşumu belirleyerek oyunumuza ekledik. Puanlama sistemini arduino bağlantısı kullanılarak tasarladık. Oyunumuz dikkat, konsantrasyon ve hız gerektirdiği için ismini Geohunter (Coğrafya Avcısı) olarak belirledik. Uygulama aşamasında alan taraması yöntemiyle belirlediğimiz araştırma grubumuzu 12. sınıflardan 60 öğrenci oluşturmaktadır. Eğlenerek öğrencilerin öğrenme düzeyini ve motivasyonu artıran projemizin eğitime uyarlanması ile öğrenci başarısında pozitif bir etki oluşturmak amaçlanmıştır. Çalışmamız öğrenmede güçlük çekilen farklı dersler için de uygulanabilir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: DOĞAYA ZARAR VERMEYEN TOPRAK YÜZEY AŞINMA ENGELLEYİCİ MADDE İLE EROZYONUN ÖNLENMESİ VE ARAZİ VERİ BİLDİRİM SİSTEMİ TASARIMI İLE ANLIK ARAZİ TAKİBİ Özet: Toprakların "erozyon duyarlılığı", iklim değişikliği nedeniyle kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Dünyada her yıl yaklaşık 24 milyar ton toprak erozyonla kaybedilmektedir. Tarım arazilerinin %70'i özelliklerini kaybederek dünya genelinde %30 çölleşmeye sebep olmuştur. BM Çevre Programı, dünyada çölleşme ve erozyonun önüne geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerektiğini ifade etmektedir. Ülkemizde, şiddetli erozyon vakalarının gözlemlendiği alanlar, arazilerimizin %58,74'ünü oluşturmaktadır. Su erozyonu, ülkemizde 57,15 milyon ha arazide başlıca arazi bozulum problemidir. Projemizin amacı: Doğaya zarar vermeyen polimerler (sodyum poliakrilat) ve ponza taşı (pumicite) ile elde ettiğimiz karışım ile erozyon sorunun önüne geçilmesine katkı sağlamaktır. Ayrıca tarım arazilerinin korunmasına ve toprak veri tabanının iyileştirilmesine katkı sunmak için arazinin anlık nem, sıcaklık ve çiğ miktarı bildirimini yapabilecek bir bildirim sistemi geliştirmektir. Konu ile ilgili literatür tarama yapılmış, polimerler ve ponza taşı ilgili sulama üzerine çalışmalar olduğu görülmüş ama bizim ele aldığımız konu ile ilgili çalışmalara rastlanamamıştır. Yüksek sıvı tutma özelliği olan polimerler ve ponza tozu ile deney tabanlı çalışma gerçekleştirilmiştir. Arazi çalışmaları yapılmıştır. Deneylerimizin; bağımsız, bağımlı ve kontrollü değişkenleri belirlenmiş, tekrarlı ölçümler alınmıştır. Ayrıca toprak koruma ve arazi değerlendirme açısından önem arz eden; topraktaki nem, sıcaklık ve çiğ oranını anlık ölçümler yaparak mobil uygulama üzerinden yetkililer ve arazi sahipleri başta olmak üzere tüm kullanıcılara ileten bir sistem tasarlanmış ve sonuçlar raporlaştırılmıştır. Eğimli arazi modelleri ve gerçek araziler üzerinde yapmış olduğumuz deneylerde, toprağa ve bitki dokusuna zarar vermeyen süper emici polimerler ve ponza taşı tozu karışımının erozyonu 4 katı oranında azalttığı tespit edilmiş ayrıca toprak sıcaklık- nem bildirim sistemimizin de sorunsuz çalıştığı görülmüştür.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: GÜLLE KARPUZUNUN ÇEKİRDEKLERİNDEN ÜRETİLMİŞ ÖZGÜN AKTİF KARBONA DAYALI TARIMSAL SU ÜRETİM SİSTEMİ: TARSU Özet: FAO'nun Sürdürülebilir Tarımsal Üretim (2022) ile Bitki Üretimi ve Koruma (2022) raporlarında, tarımda verimin azaldığı ve sorunun temelinde; çiftçi kaynaklı yanlış sulama uygulamaları ile sulama sularında artan kirliliğin olduğu belirtilmiştir. Proje çalışması kapsamında ilgili sorunların çözülmesi amacıyla tarımsal su üretimi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda sulama suyunun arıtılması amacıyla aktif karbon kullanılması düşünülse de ithal aktif karbonun pahalı olması nedeniyle yerli aktif karbon üretilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda çeşitli bitkilerden aktif karbon üretilmiş; AÜBİBAM'da yapılan analizlerle gülle karpuzu çekirdeğinin kabuğundan üretilen aktif karbonun (Dünya'da ilk kez) arıtma işleminde kullanılabileceği belirlenmiştir. Bu süreçte gülle karpuzu (yerli tür) yakından tanınmış; gülle karpuzunun sonbaharda hasat edilmesi nedeniyle sanayinin artan karpuz talebinin karşılanabilmesi için tüm çalışmalar gülle karpuzu tarımında veriminin yükseltilmesi doğrultusunda şekillendirilmiştir. Bu kapsamda yapılan detaylı literatür taramasıyla bitkinin; sulama zamanı, sulama için gerekli su kalitesi ve miktarı ile gübreleme kriterleri belirlenmiştir. Bu doğrultuda öncelikle gülle karpuzu tarlasından alınan su numunelerinin TDSmeter analizlerinde kirli olduğu (835ppm) belirlenmiştir. Bu su numunesi özgün aktif karbonla arıtılmış, dolomitle mineralize edilmiş ve TDSmeter analizlerinde sulamada kullanılabileceği (66ppm) belirlenmiştir. Üretilen bu tarımsal suyun hem üretiminin gerçekleştirilmesi hem de üretilen tarımsal suyun doğru zamanda, doğru miktarda toprakla buluşturulması amacıyla ArduinoUNO-C++ kullanılarak TARSU üretilmiştir. Gülle karpuzu tarlasından özdeş iki toprak numunesi alınmıştır. 15.09.2022-20.12.2022 tarihleri arasında 1no'lu numune, TARSU'yla üretilen tarımsal su ve gübreli su ile (otonom) sulanmış-gübrelenmiştir. 2no'lu toprak numunesiyse kirli su ile ekstansif metotlar doğrultusunda sulanıp-gübrelenmiştir. 1-2 no'lu toprak numuneleri Agrocares Soli Scanner (Solaris Tarım) ile analiz edilmiş; 1no'lu numunenin 2no'lu numuneye oranla gülle karpuzu tarımına daha uygun hale geldiği kanıtlanmıştır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: DOĞAL AFETLERDEN SEL BASKINLARI ERKEN UYARI SİSTEMLERİ Özet: Sel, Dünya'nın hemen her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kolayca afete dönüşerek büyük mal ve can kaybına neden olan bir "doğal tehlike" dir. Meydana gelen sel olayları, aşırı yağışlarla birlikte, doğal dengenin insan eliyle bozulmuş olduğu yerlerde etkili olduğu, o halde doğal dengenin tekrar insan eliyle düzeltilebileceği görülmektedir. Doğal afetlerin kötü etkisinden korunmak amacıyla Türkiye'de birçok çalışma yapılmaktadır. Bu bakımdan, sel riski bulunan alanlarda yapılan dere ıslah çalışmaları önemli çalışmalardan biridir. Araştırma kapsamında, çalışmalar esnasında karşılaşılan sorunlar irdelenmekte olup bu sorunların en önemlileri; mülkiyet, imar, yapılaşma, inşaat sırasında ortaya çıkan altyapı sorunlarıdır. Bütün bu sorunlara rağmen sel riskini ortadan kaldırmak için dere ıslah çalışmalarına devam edilmekte, fakat daha iyi bir koordinasyon ve yetki olması halinde dere ıslahlarının daha hızlı ve etkin bir şekilde tamamlanacağı öngörülmektedir. Araştırmada, sel riskini azaltmaya yönelik faaliyetlerin çok daha etkin bir şekilde tamamlanabilmesi için mevcut kanun ve yönetmeliklerin yeterli olmadığı, birtakım hukuki ve kurumsal düzenlemelere ihtiyaç olduğu kanısına ulaşılmıştır. Dere ıslah ve altyapı sorunlarının çözüme kavuşturulmasıyla birlikte erken uyarı sistemlerinin kullanılması (su seviyelerinin ölçülmesi ve risk ile ilgili anlık bilgi alınması) can ve mal kayıplarının azalması yönünde önemli rol oynayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: ÜÇ BOYUTLU MODELLEME VE YAZDIRMA TEKNOLOJİLERİNİN COĞRAFYA ÖĞRETİMİNE ENTEGRASYONU:GEO3DSTL Özet: Teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte üç boyutlu (3D) modelleme ve yazdırma teknolojilerinin eğitim ortamlarında kullanımı zamanla kaçınılmaz olmuştur. Sayısal ve sözel becerilere hitap eden coğrafya branşı, bu teknolojilere en uygun alanlardandır. 3D yazdırma teknolojilerinin kullanımında modelleme ve modele ulaşma en önemli aşamadır. Baskısı alınması planlanan modelin bir yazılım aracılığı ile bilgisayar ortamında modellenmesi gerekmektedir. 3D modelleme yazılımları ile elde edilen 3D modeller ".STL" uzantısı (3D bilgisayar destekli tasarım formatı) ile bilgisayarlara kaydedilerek dijital ortamlara aktarılmaktadır. Diğer alanlarda olduğu gibi coğrafya alanında da bu teknoloji oldukça yenidir ve 3D model veri tabanı yetersizdir. Projede bu eksikliğin giderilmesi hedeflenmektedir. Araştırma nitel yöntemde kurgulanmıştır. Nitel veriler doküman analizi yöntemiyle coğrafya dersi öğretim programından, MEB ortaöğretim 10.sınıf coğrafya ders kitabından ve Ortaöğretim Genel Müdürlüğü (OGM) materyal platformundan elde edilmiştir. İncelemeler sonucunda OGM materyal platformundaki 62 adet 3B modelden 23 tanesinin coğrafya kategorisinde paylaşıldığı tespit edilmiştir. Öğretim programında, ders kitabında ve OGM materyal platformunda 3D yazdırma teknolojilerinin kullanımı için gereken ".STL" formatında 3D model bulunmamaktadır. Bu eksikliğin giderilebilmesi için 3D coğrafi modeller tasarlanmış ve bu modellerin ".STL" kodlarının paylaşıldığı bir platform (geo3dstl.com) kurulmuştur. Dünyada ve ülkemizde coğrafya öğretimine yönelik bir ".STL" paylaşım platformu bulunmamaktadır. Çalışma bu yönü ile bir ilktir. İnternet ağının bulunduğu her ortamda platformda paylaşılan 3D modellerin ".STL" kodlarına ulaşılmakta, dilimleme ve baskı aşamasından sonra somut 3D katı modeller elde edilebilmektedir. 3D yazdırma teknolojilerinin ilköğretimden yükseköğretime her kademede ve tüm branşlarda kullanılabileceği düşünüldüğünde projenin yaygın etkisi ortaya çıkmaktadır.Eğitim alanında yaşanan bu boyutsal değişimde coğrafyanın öncü olması alan için önemli bir kazanımdır.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: DİJİAL ÇAĞDA OYUNLARLA COĞRAFYA Özet: 20. yüzyıl insanlık tarihinde benzeri görülmemiş gelişmelerle başka bir dönemin kapılarını açmıştır. Bu dönemde elde edilen deneyimler, 21. yüzyıla her anlamda hazırlıklı olma, hızlı karar verme, mekân-insan ilişkisinde yeniliklere uyum sağlama zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Yüzyıl önce insanların hayal dahi edemediği şeyler hayata geçmiştir.. Teknolojik gelişmeler, dijital çağı zorunlu kılmış ve bireylerin dijital yaşamda varlıklarını sürdürmelerini zorunlu hâle getirmiştir. Geleceğe hazırlanmak, eğitimin de yeniçağın gereklerine uygun şekilde dönüşümü çalışmalarını yapmakla mümkün olacaktır. Çağdaş ülkelerdeki gelişmelerle rekabet edebilecek bireyleri yetiştirmek için eğitimde farklı, vizyoner, uygulanabilir, yenilenebilir, sürdürülebilir yaklaşımlara ihtiyacı vardır. Projemizin amacı, eğitimin ana ögesini oluşturan öğrencilerin eğitimin geleceği, çağa uygunluğu ve gençlerin fazlaca zaman geçirdiği oyun konseptinin coğrafya eğitimine uyarlayarak, öğrenci merkezli yapılandırmacı eğitim sisteminin örneğini vermektir. Projemizin oyunun benzerinin bulunmaması, öğrenciyi araştırma yaparak farklı disiplinleri bir arada kullanmayı sağlaması, hem oyunu tasarlayanların hem de kullanıcıların aktif ve kalıcı öğrenmesine imkân vermesidir. Bu çalışma, harita kullanımına dayalı bilgisayar oyunu olup MEB kazanımlarının gerçekleştirilmesine yönelik, coğrafya eğitiminin toplum genelinde kullanılabilecek hale gelmesine örnektir. Animasyonlar, çeşitli görsel malzemeler, değerlendirme bölümü ve ilgili linklere bağlana bilme özellikleri ile desteklenmiş bir tasarımın coğrafya eğitiminde kullanımı ve orta öğretim düzeyindeki öğrencilerin başarısına katkı sağlamak amaçlanmıştır. Farklı ülkelerin coğrafya eğitimleri de araştırılarak ülkemizdeki coğrafya eğitiminin geleceğe hazırlanması konusunda Dünya ile entegrasyonu konusunda olumlu örneklere ulaşmak hedeflenmiştir. Geliştirmiş olduğumuz coğrafya oyunu, farklı oyun teknikleri kullanılarak, farklı coğrafya alanlarında CBS verilerini de kullanarak geliştirilebilecek şekilde, öğrenciyi aktif hale getiren, uygulayan ve sonuçları değerlendirerek coğrafi bilginin yaşamsal becerilere dönüşmesi hedeflenmiştir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: DİJİTAL DÜNYANIN BİLİNMEYEN KARBON AYAK İZİ: KARA VERİ Özet: İklim değişikliği ve bunun sonuçlarının tartışıldığı günümüzde, iklim değişikliğinin nedenlerinden biri olan insan faaliyetleri ön planda değerlendirilmektedir. Doğal iklim değişiklikleri yanında, antropojenik faaliyetlerle gelişen bu süreçte en önemli pay, genel olarak kabul edildiği gibi, sera gazı salımları ile ilgilidir. Bu projede literatür taramaları yapılarak sera gazı salımları açısından varlığı az bilinen ancak sonuçları itibariyle toplam sera gazı salımında önemli bir paya sahip olan "kara veri" konusu değerlendirilmiştir. Kara veri genel tanımıyla ulusal ve uluslararası tüm kuruluşların dijital ortamlarda toplayıp tuttukları, çoğu zaman da kullanmadıkları ya da az kullandıkları verilere verilen addır. Çünkü bu verilerin toplanması ve saklanmasında büyük miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç vardır ki, elektrik üretiminin sera gazı salımlarındaki payı düşünüldüğünde bu verilerin ne kadar büyük bir miktardaki salımdan sorumlu oldukları anlaşılabilir. Yapılan anket çalışmasıyla farklı yaş ve eğitim gruplarındaki bireylerin, her ne olursa olsun kara veri konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları, az kullandıkları veya zaman zaman kullandıkları pek çok dijital veriyi (mesaj metni, fotoğraf, video vb.) farklı ortamlarda tuttukları görülmüştür. Uygulanan anketlerle bu konuda bir bilgi eksikliği olduğu tespit edilmiştir. Yapılan literatür taramaları ile kara verinin 2022 yılı itibariyle küresel ölçekteki tüm verilerin %93'üne karşılık geleceğinin tahmin edildiğinin görülmesi, kara veriden kaynaklanan karbon ayak izi için küresel bir uyarı niteliğindedir. Bu nedenle konu ile ilgili farkındalık geliştirecek faaliyetlere başlanılması, hatta okul müfredatları içerisine örneklem yolu ile konulması, gelecek süreçler açısından gerekli ve önemlidir.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: VAHŞİ ÇÖP DEPOLAMA ALANLARI VE YANLIŞ YER SEÇİMLERİNİN İNSAN SAĞLIĞINA VE ÇEVREYE ETKİLERİ " ARAKLI-TAŞÖNÜ ÖRNEĞİ" Özet: Katı atıkların, sorun yaratmayacağı düşünülerek gözlerden uzak yerlere dökülmesiyle oluşturulan vahşi depolama alanları, insan sağlığını ve çevreyi ciddi anlamda tehdit etmektedir. Ülkemizde maalesef halen belediyelerin Vahşi Depolama alanı bulunmaktadır. Bu alanar toprağı, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarını, atmosferi kirleterek insan ve çevre sağlığını olumsuz etkilemektedir. Zaman zaman sıkışan gaz, patlamalara neden olmaktadır. Görüntü kirliliği de önemli bir unsurdur.Yaşadığımız bölgedeki her gün bize büyük sıkıntılar yaşatan Trabzon/Araklı-Taşönü Mahallesindeki katık vahşi depolama alanı ve yaptığımız araştırma ve gözlemler sonucunda elde ettiğimiz verilere göre vahşi depolama Taşönü halkı için bir virüs niteliğinde ayrıca her bir kişinin sağlığını tehdit etmekle beraber sosyal yaşantılarını da birçok yönden olumsuz etkilemekte ve buna aktif bir şekilde devam etmektedir. Vahşi depolamnın etrafa yaydığı koku ve insan sağlığına olan etkilerinden dolayı bu yerlerin düzenli depolama olarak yapılması,alanlardaki denetimin belirli aralıklarla sürdürülmesi ve insanınların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.Vahşi depolama alanları düzenli depolamaya çevrilmez ise insanlara ve dünyaya zarar verir.Yaptığımız araştırmalar sonucunda eğer bu alanlar yaşam yerlerine uzak,uygun koşullarda yapılırsa ve düzenli depolamaya dönüştürülürse alandan çıkan kirli suyun içme suyuna karışması,kötü kokunun insanlara zarar vermesi engellenir ve metan gazı patlama oranı en aza indirilir.Ayrıca insanlar biliçlendirilip çöpler geri dönüşüme kazandırılırsa bu da ekonomiye katkı sağlar.
Kategori İsmi: 2204 -A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Proje Alanı: COĞRAFYA Proje İsmi: BAYBURT DOĞA TARİHİ MÜZESİ Özet: Anadolu karasının genel itibariyle jeolojik geçmişi çok eski olmamasına rağmen tabiat varlıkları bakımından oldukça zengindir. Bu zenginlik içerisinde büyük payı kayaç grupları ve denizel fosil alanları oluşturmaktadır. Fakat eldeki bu varlığın tespiti, korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve sergilenmesi yönünde atılan adımlar oldukça yetersizdir. Bayburt ilinde bu kapsamda koruma altına alınmış sadece 3 lokasyon bulunmaktadır. Bu projeyle Bayburt İlinde doğal miras niteliği taşıyan denizel fosil alanlarının koruma altına alınması ve kurulacak olan bir doğa tarihi müzesiyle toplumun bu konuda bilgi ve farkındalık kazanması temel amaçtır. Bu kapsamda literatür ve ofis çalışmaları sonrası tespit edilen olası alanlara saha araştırması gerçekleştirilmiş ve 6 fosil lokalitesi tespit edilmiştir. Alanlarda 20 farklı denizel fosil türü tespit edilmiştir. Fosil alanlarının koruma altına alınabilmesi için ilgili kurumlara bilgilendirme yapılmıştır. Akabinde elde edilen bulgulara kayaçlar ve herbaryum koleksiyonları da eklenerek Bayburt Doğa Tarihi Müzesi tasarlanmıştır. Tasarım maket ve sanal olarak iki şekilde ortaya konmuştur. Sanal müze ARTSTEPS yazılımı kullanılarak etkileşimli bir şekilde oluşturulup web tabanlı olarak artırılmış gerçeklik (VR) ekipmanlarıyla da ziyaret edilebilmektedir. Tasarlanan müzenin fiilen gerçekleştirilmesi için ise Bayburt İl Kültür Müdürlüğü'yle görüşmeler yapılmış; halihazırda Kültür Bakanlığı'nca projelendirilen Çinimaçin Müzesi Kompleksinin bir bölümünün Bayburt Doğa Tarihi Müzesi olarak oluşturulabileceği vurgulanmıştır. Böylece projenin mali yükü ortadan kalkmış olacaktır. Sonuç olarak Bayburt Doğa Tarihi Müzesi projesiyle tespit edilen fosil yataklarının sürdürülebilir bir şekilde koruma altına alınması, müze aracılığıyla ziyaretçilere sunulması, eğitime katkı sunacağı ve ilde yeni bir destinasyon haline gelip kalkınmada pozitif bir etki oluşturacağı beklenmektedir.